Hava Durumu

#Chp

Kapsül Haber Ajansı - Chp haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Chp haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

CHP Bursa Milletvekili Sarıbal: “Keles Kozağacı Kömür Ocağı Projesi İptal Edildi” Haber

CHP Bursa Milletvekili Sarıbal: “Keles Kozağacı Kömür Ocağı Projesi İptal Edildi”

CHP Bursa Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Orhan Sarıbal’ın, Bursa’nın Keles ilçesi Kozağacı Vadisi’nde yapılması planlanan kömür ocağı ihalesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’a yönelttiği soru önergesine yanıt geldi. Bakan Bayraktar, ihalenin iptal edildiğini açıkladı. Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü tarafından Kozağacı Vadisi’nde kömür çıkarma ve işletme amacıyla açılan ihale, bölge halkının ve çevre örgütlerinin tepkisini çekmişti. Bölgenin tarımsal üretim, kırsal turizm ve içme suyu havzası açısından stratejik bir öneme sahip olduğunu vurgulayan Milletvekili Sarıbal, kömür ocağı projesinin bölgeye vereceği zararlara dikkat çekerek konuyu Meclis gündemine taşımıştı. Bakan Bayraktar, Sarıbal’ın soru önergesine verdiği yanıtta, “Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından Bursa ilimizin Keles ilçesinde yer alan sahanın, milli ekonomimize kazandırılabilmesi amacıyla ihale edilmesi planlanmış olup, devam eden süreçte ihale iptal edilmiştir” ifadelerini kullandı. İptal kararının Kozağacı Vadisi’nin doğal yapısının korunması açısından önemli bir gelişme olduğunu kaydeden Sarıbal konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Bölge halkı, 2006 ve 2012 yıllarında gündeme gelen ‘termik santral ve kömür ocağı’ projelerine karşı tepkisini göstermiş ve bu projeler halkın mücadelesi sonucu iptal edilmiştir. Bu karar, Keles’in haklı mücadelesinin bir sonucudur. Kozağacı Vadisi, tarım ve hayvancılıkla geçinen insanlarımız için büyük bir öneme sahiptir. Bundan sonra da bu bölgenin korunması için mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi. 

Özgür Özel: “Açılan Soruşturma TÜSİAD’ın Açıklamalarını Doğrulamıştır” Haber

Özgür Özel: “Açılan Soruşturma TÜSİAD’ın Açıklamalarını Doğrulamıştır”

Saadet Partisi Genel Merkezinde gerçekleşen görüşmenin ardından konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, “Sayın Genel Başkanımızı ve kıymetli heyetini ziyaret ederek geçirmiş oldukları başarılı kurultay süreçlerinden dolayı kutlayıp, yeni üstlendikleri bu önemli görevde kendilerine hem şahsımız hem de Cumhuriyet Halk Partililer adına başarı dileklerimizi ifade ettik. İçinde bulunduğumuz siyasi konjonktüre ilişkin, partimizin karşı karşıya bulunduğu saldırılar, yargı tacizi ve bu sürece karşı Cumhuriyet Halk Partisi’nin yetkili organlarında alınan kararlar ve yürütülen süreçler hakkında da Sayın Genel Başkanımıza ve heyetine bilgi verme imkanı buldum. Bundan sonra da Sayın Genel Başkanımızla bundan önceki hem birlikte yürüttüğümüz ittifak süreçlerindeki iyi ilişkiler ve olumlu birlikte çalışma süreçlerini de hatırlayarak, bundan sonraki süreçte de iletişim halinde olmaya, içinde bulunulan siyasi şartları birlikte değerlendirmeye karar verdik. Bu konuda karşılıklı mutabakatımızı ifade ettik. Ben bir kez daha kendisine başarılar diliyorum. Hepinize teşekkür ediyorum” dedi. “TÜSİAD YENİ BİR ŞEY SÖYLEMİYOR” Açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Genel Başkan Özgür Özel, TÜSİAD’ın Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras hakkında açılan soruşturmayla ilgili şunları söyledi: “Dünkü açıklamalarımda da ifade etmiştim. TÜSİAD yeni bir şey söylemiyor. Bunu ilk kez TÜSİAD da söylemiyor. Hepimiz söylüyoruz. Sendikalar söylüyor. İşçilerin örgütü söylüyor. Şimdi de patronların örgütü söyledi bunu. İşveren örgütü söyledi. Bu söyledikleri, ‘Bunlar yaşanıyor’ dedikleri hangisi yaşanmadı Türkiye’de? Yaşam hakkıyla ilgili, insanların konakladıkları bir otelde bir yangın çıkıp da bu kadar kişinin hayatını kaybetmesinden tutun da yaşam hakkına dair söylediklerinden, yargı bağımsızlığına, soruşturmalara dair söylediklerine kadar TÜSİAD nerede haksız? Bugün açılan soruşturma, dün TÜSİAD Başkanı’nın yaptığı açıklamayı doğrulamıştır. Böyle bir açıklama dünyanın hangi ülkesinde soruşturma ile sonuçlanır? Almanya’da TÜSİAD’ın muadili kurum bu açıklamayı yapsa, hükümeti eleştirse böyle bir soruşturma açılıyor mu? İngiltere’de, Fransa’da, gelişmiş demokrasilerde açılıyor mu? Peki açılmayan bu ülkelerin milli geliri kaç para? Böyle ifadeler kullanıldığında kimi derdest ederler? Hangi ülkelerde bu olur bir bakın. Hangi ülkelerde oluyorsa, onların milli gelirleri o soruşturmaların açılmadığı, herkesin özgürce konuştuğu ülkelerin 10’da biri. Orada yönetenler mütevazi, halk zengin; burada yönetenler saraylarda oturuyor, halk korkuyor ve fakir. Demokrasi demek zenginlik demektir. Bugün yapılan baskılar, Türkiye’de kimseye fayda etmemektedir. Ayrıca hukuk devletiyle ilgili talep, elbette ki en çok da iş dünyasının talebi olacak. Türkiye’ye yabancı yatırımcı gelmesinden tutun, Türkiye’ye borç verilirkenki faizin oranına kadar. Demokrasi endeksinde neredeyseniz, sonuç buna etki ediyor. Bu insanlar sizin hukuk tanımaz, öngörülemez tutumlarınız yüzünden yabancı ortak bulmakta da zorluk çekerler, yabancı kaynak bulmakta da zorluk çekerler. Bu hükümetin bu tutumu yüzünden Türkiye’de herkes daha pahalı kredi kullanıyor yurtdışından. Belediyesi de öyle, onaylanırsa şayet. Kamu kurumları da öyle. Özel sektördeki şirketler de öyle. O yüzden adalet isteyenlere ‘Sen bu işlere karışma’ diyemezsiniz, hele hele böyle soruşturmalar açamazsınız. Söyleyeceğim bundan ibaret.” “SALON SEVEN ERDOĞAN’I SOKAĞA ÇIKMAYA DAVET EDİYORUM” Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Erken seçim yok” açıklaması hakkında ise şunları söyledi: “Sayın Erdoğan, ‘Ülkenin böyle bir talebi, sorunu yok ki’ demiş. Herhalde geldiği ülkeleri kastediyor. Malezya’da falan yok herhalde. Bizim burada var. Aramıza hoş geldi. Bir sorsun, sokağa çıksın bakalım. Salon seven, sıcak seven Erdoğan’ı sokağa çıkmaya, seçmene sormaya davet ediyorum. Hazır sorulmuşu var. Hepimizin abonesi olduğu, tüm partilere giden anketler var. Bir baksın bakalım 31 Mart’ta yüzde 30’larda, 25’lerde olan erken seçim talebi şimdi nerelere tırmanmış. 65 gösteren var, 70 gösteren var. Sayın Erdoğan ‘Milletin erken seçim talebi yok’ diyorsa, onu inip bir de pazarda ateş pahası etiketlerle muhatap emekliye sorsun. Çıksın gitsin, kasabın önünden geçemeyen asgari ücretliye sorsun. Ya da gitsin böyle veresiye defterlerini tahsil edemeyen esnafa sorsun. Ürettiği ürünü maliyetinin altında fiyatına satın aldığı çay üreticisine, fındık üreticisine, fıstık üreticisine sorsun. Sokağa çıksın bir bakalım. Sıcak salondan çıksın.” “DAHA SIK BİR ARAYA GELME NOKTASINDA HEMFİKİRİZ” Özel, CHP’nin Cumhurbaşkanı adaylığı süreci ve toplumsal muhalefeti birleştirme adımları hakkındaki soruya şu yanıtı verdi: “Şunu ifade edeyim. Bizim anladığımız siyaset biçiminde, partiler kendi içlerinde ve kamuoyunu ilgilendiren ve ileride ülke açısından sonuç doğurabilecek süreçleri yaşıyorlarsa, bundan birbirlerini haberdar etmeleri doğru olur. Hele hele bizim gibi geçmişte ittifak olmuş partiler söz konusu olduğunda... Şuradan örnek vereyim. Yeni Yol Partisi oluşumu sırasında Sayın Babacan genel başkanlar adına ve sayın genel başkanlarımız ayrı ayrı süreçle ilgili siyasi muhataplarını bilgilendirdiler. Hem Gelecek, Saadet grubunun lağvedilmesi, Yeni Yol grubunun ortaya çıkması sürecinde gün ve gün bilgilendirildik. Şimdi biz de Cumhurbaşkanı adayımızı belirlerken, bir siyasi partinin genel başkanı doğal adaydır. Sayın Babacan, Yeniden Refah Partisi’nde Sayın Erbakan bunları ifade ettiler. Ama ben kendim aday olmadığım için, yerime bir aday belirlenirken bir süreç tarif ediyoruz. Bu süreç hakkında da bilgilendirme imkanı bulduk. Ama ziyaretimizin özü, hayırlısı olsun ziyaretidir. Ama bunun dışında da sürekli iletişim halinde olmak, daha sık bir araya gelmek ve gitmek noktasında da hemfikiriz zaten. Biz geçen seçimde, adayı çok geç belirlerken hata yaptık. Ama sürekli ittifak konuşarak çok erkenden de hata yaptık. İttifak meselesi bazen siyasi partileri -kendi kanaatimi ifade ediyorum- kendi özgün, bağımsız yapılarını milletimize arz etme noktasında ittifak yapan partiler çok erkenden bu ittifakı konuşmaya başladıklarında sıkıntı çekebiliyorlar. Oysa ki hepimiz seçmenden bambaşka siyasi görüşlerimiz ve bambaşka önerilerimizle ve bu farklılıkları Türkiye’nin gücüyle ve muhalefetin gücü olabilecek şekilde kendi siyasetimizi yapma dönemindeyiz. İttifak ihtiyaç olursa günü geldiğinde bunlar mutlaka değerlendirilir. Şimdi yürüyen süreç Cumhuriyet Halk Partisi’nin kendi Cumhurbaşkanı adayını belirleme sürecidir. Buradan ‘Toplumsal muhalefetin adayını biz belirliyoruz, böyle olacaktır’ falan gibi bir yaklaşımımız da yok. Ama bütün muhalefet partilerini çok önemsiyoruz. Toplumsal muhalefeti bir arada tutmak ve onlarla bir arada olmak için, hep birlikte olmamız için bir patronaj talebimiz yok. Bu bütün bir parçası olarak, bütün muhalefetle birlikte emek vermeye, mücadele etmeye hazırız. Zaten şu anda da bizim yaşadığımız süreçlerde ya da diğer partilerin yaşadığı süreçlerde bizim katkımızla, bu dayanışma eksiksiz olarak bugüne kadar ifade edildi. Bundan sonra da artarak devam edecektir diye ümit ediyorum.” “MUHALEFET SAYISIZ SALDIRI ALTINDA” Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “CHP’li belediye başkanları kendi aralarında çatışıyorlar, biz işimize bakıyoruz” şeklindeki sözleri hakkında da şunları söyledi: “Olması gerekeni söylemiş ama yapması gerekeni söylememiş. Böyle yapmıyorlar. Bugün Akın Gürlek’i İstanbul’a ben atamadım. Akın Gürlek İstanbul’da çok mahkeme değiştirerek ve özellikle belki dünya yargı tarihinin en mobilize hakimi olarak adaleti katletti, katletti, katletti. Sonra da ödülünü aldı. Siyasi bir makam olarak Erdoğan’ın nitelendirdiği bakan yardımcılığı görevine geldi. ‘Eskiden bakanlar siyasi, müsteşarlar teknikti. Şimdi bakanlar teknik, yardımcıları siyasi’ diyen ben değilim. Eğer bir hakim ya da savcı siyasete atılmak için istifa ederse, görevine geri dönemez. Ama kanun yazılırken bakan yardımcılığı yok diye şimdi bundan istifade ederek, siyasi görevle İstanbul’a başsavcı olarak yolladı. Şimdi o başsavcı gitti. Gidene kadar bir şey yokken, gittikten beri kimseye huzur yok. En son bak TÜSİAD’dayız şimdi. Ama ondan öncesi Gençlik Kolları Genel Başkanım, Büyükşehir Belediye Başkanım iki kere, ilçe belediye başkanlarım, ikisi içeride. Sanatçılar. 78 yaşında bir akademisyen. Bir gazeteci, Halk TV. Suat Toktaş. Bitmiyor, bitmiyor. Sayısız saldırı altında bütün muhalefet. En son TÜSİAD'a geldi. Yarın herhangi bir dernek açıklama yapsa biliyor ki TÜSİAD’ın başına gelen, misliyle benim de başıma gelecek. İstanbul’u sindirmeye, susturmaya çalışan bir siyasi operasyon, Türkiye’ye korku salan bir siyasi operasyon gerçekleşiyor. Bir partinin Genel Başkanı, Antalya’da işlediği iddia edilen bir suçtan dolayı, ya kendi ikametinin olduğu yerde ya o şehirde olur. İstanbul’dan, Ankara’dan gözaltına alıp getiriliyor, olacak iş değil. Sonra da bu iddia terk edilip, Kayseri’de işlediği iddia edilen bir suçtan tutuklanıyor. Sayın Ümit Özdağ. Bunların hepsi bir yerde yapılıyor. Erdoğan’ın siyasi rakipleri tek tek ayıklanıyor. Yargı darbesinin karşısında bugün Türkiye’de demokrasi. Ondan sonra tutmuş, ‘Benim alakam yok. Ben karışmam. Siyasi yasak benim işim değil’ ki kendisi siyasi yasak mağdurudur. Siyasi yasak mağduriyetini anlata anlata iktidara gelenler, bugün rakiplerine, yani neyle muhatap oldularsa mislini kendileri yapıyorlar. Gördükleri zulümden ders alıp bu ülkeyi demokratik bir ülke yapacaklar diye düşünürken, gördükleri zulmü unutmayıp kimselere bunu yapmazlar diye beklerken beterini yapıyor. Olacak işler yapmıyorlar. En sonunda siyasi rakibi olan siyasi partileri kapatmaya da gelirlerse şaşırmam. Çünkü kendileri kapatma davası ile muhatap olmuşlardı. En sonunda görün, kimi tehlikeli görüyorsa kapatacak. Bu noktaya getirmeye çalışıyor bu işi. Biz de buna teslim olmamak için çok özel bir sürecin içindeyiz. Bundan sonra da Sayın Erdoğan, hem erken seçim talebini he bu erken seçimin bütün gereklerini görmeye devam edeceğiz. Biz o saldırdığında bunu siyaseten bir savaş ilanı kabul ettiğimizi görmüştüm. Bize savaş ilan etti Erdoğan, şimdi de savaşıyor bizimle. Biz de siyaseten yapmamız gereken neyse bütün gücümüzle, bütün gayretimizle, bütün kudretimizle bunu yapmak durumundayız. Ama şunu ifade edeyim son söz olarak. Onun gündemi buraya sıkıştırmasına karşı erken seçimin gündemi; bu ülke nasıl zenginleşecek, bu insanların karnı nasıl doyacak. bu açlık ve sefalet nasıl bitecek. Emekliye zam nasıl verilecek. Asgari ücret nerelere gelecek. Gümbür gümbür bunları konuşmaya geliyoruz. Sanmasın ki onun yargı tacizini konuşmaya devam edeceğiz. Onun gereğini yapacağız. Yolumuza çıkacağız, önümüze bakacağız. Hodri meydan. Ne yapıyorsa yapsın. Yapacağı bir şey daha kaldı, onun da zaten meydanı kendisine çoktan okundu. Derdi kimleyse gelsin. Orayla değil partimleyse ben de buradayım. O yüzden Sayın Erdoğan öyle bir tur attı ve geldi, ‘Bu ülkede her şey yolunda.’ Hiç yolunda değil. Berbat ettin gittin. Üç günde de düzeltemedik daha. Çok teşekkür ediyorum arkadaşlar sağ olun.”

Sarıbal: “Mısır ve soyada tüm zamanların ithalat rekoru" Haber

Sarıbal: “Mısır ve soyada tüm zamanların ithalat rekoru"

CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, 2024 yılı bitkisel ürünler ithalat verilerini Meclis’te düzenlediği basın toplantısında değerlendirdi.  Türkiye’nin tarımsal üretimdeki gerilemesi, 2024 yılında ithalat rakamlarına da yansıdı. Mısır ve soyada tüm zamanların ithalat rekoru kırılırken, stratejik tarım ürünlerinde dışa bağımlılık katlanarak arttı. Türkiye’nin tarımda kendi kendine yeten bir ülke olmaktan hızla uzaklaştığını belirten Sarıbal, “İthalata bağımlılık arttıkça, küresel fiyat dalgalanmaları Türkiye’de gıda fiyatlarını daha da yukarı çekiyor. Saray rejiminin planı belli: Reel ücretleri baskılayarak talebi kısmak, uyguladıkları sözde dezenflasyon programının faturasını halkın sırtına yüklemek” dedi. 2024 yılında ithalat kalemlerinde en büyük artışın, yem sanayisinin temel girdileri olan soya ve mısırda yaşandığını kaydeden Sarıbal, “Soya ithalatı yüzde 30 artarak 3,8 milyon tona ulaştı. Bu ürün için ödenen bedel 1,8 milyar dolar oldu. Dane mısır ithalatında ise tüm zamanların rekoru kırıldı. 4,5 milyon tonluk ithalat karşılığında 1 milyar doların üzerinde ödeme yapıldı. Ayçiçeği yağı ithalatı 1,3 milyar dolara ulaştı, toplamda 1,4 milyon tonluk ürün ithal edildi. Pamuk ithalatı 1,5 milyar doları aşarken, küspeler için de 1,1 milyar dolar ödendi. 2024 yılı boyunca yağlı tohumlar, bitkisel yağlar ve küspeler ithalatına toplam 5,3 milyar dolar aktarıldı” diye konuştu.  22 YILDA 53 MİLYAR DOLAR AÇIK  2002’den itibaren ekonomik faaliyetlere göre tarımsal dış ticarette verilen açığın her yıl giderek büyüdüğünü,  birikimli olarak yapılan hesaplamalarla 22 yılda toplam 53 milyar dolarlık açık verildiğini açıklayan Sarıbal, “2024 yılında Genel Ticaret Sistemi kapsamında ihracat 261,9 milyon dolar, ithalat ise 344,2 milyar dolar olarak gerçekleşti. Dış ticaret açığı 82,2 milyar dolar, ihracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 76,1 oldu. 2002’den itibaren ekonomik faaliyetlere göre tarımsal dış ticarette verilen açık her yıl giderek büyümektedir. Birikimli olarak yapılan hesaplamalar geçen 22 yılda toplam 53 milyar dolarlık açık verildiğini ortaya koymaktadır. 2002’den 2024’e kadar Standart Uluslararası Ticaret Sınıflamasına göre tarımsal ürün dış ticaretinde toplam 386 milyar dolarlık ihracata karşılık 372 milyar dolarlık ithalat yapılmıştır. Yani 22 yılda toplam 13 milyar dolarlık net ihracat yapıldığı görülüyor.  TÜRKİYE YEM SANAYİDE TAMAMEN İTHALATA BAĞIMLI  Milletvekili Sarıbal, açıklamasında Türkiye’de tarımsal üretimin giderek azaldığını ve çiftçilerin üretimden çekildiğini belirterek, “Mazot, gübre, tohum ve ilaç fiyatları kontrolsüz şekilde artarken, çiftçiye verilen destekler yetersiz kalıyor. Türkiye kendi üreticisini desteklemek yerine yabancı tarım şirketlerini finanse eden bir modele teslim oldu. TÜİK’in Mart 2024’te yayımladığı Bitkisel Ürün Denge Tabloları, Türkiye’nin tarımsal üretimde ne kadar kırılgan hale geldiğini gözler önüne serdi. Buna göre, yurt içi üretimin iç talebi karşılama oranları arpada yüzde 90, ekmeklik buğday, mısır, kırmızı mercimekte yüzde 86, pirinçte yüzde 74, yeşil mercimekte yüzde 60, ayçiçeğinde yüzde 51, soyada yüzde 5 oldu. Özellikle soyada yalnızca yüzde 5’lik bir yeterlilik oranına sahip olunması, Türkiye’nin yem sanayisinde tamamen ithalata bağımlı hale geldiğini ortaya koyuyor. EN BÜYÜK İHRACAT KALEMİ MEYVE, SEBZE, BUĞDAY Sarıbal, Türkiye’nin tarımda bilinçli bir şekilde uluslararası işbölümüne teslim edildiğini söyledi. Bu modele göre gelişmiş ülkeler sermaye ve teknoloji yoğun tarım ürünlerinde uzmanlaşırken, azgelişmiş ülkeler ucuz işgücüyle meyve-sebze gibi emek yoğun ürünlerde yoğunlaşıyor. TÜİK verilerinin bu tabloyu doğruladığını belirten Sarıbal, 2024’te fındık ihracatı yüzde 41,4 artarak 2,6 milyar dolara ulaştı. Türkiye’nin en büyük gıda ihracat kalemleri meyve, sebze ve buğday unu oldu. Buna karşın, hububat, yağlı tohumlar ve pamuk gibi sermaye yoğun tarım ürünlerinde ithalata bağımlılık sürdü. Tarım politikalarımız küresel şirketlerin çıkarlarına göre belirleniyor. Türkiye’ye ucuz işgücüyle sebze ve meyve üretme rolü biçilmiş durumda. Ancak bu durum, uzun vadede tarımı yok oluşa sürüklüyor” dedi. GIDA ENFLASYONU ANCAK ÜRETİMLE ÇÖZÜLÜR Hükümetin gıda enflasyonunu düşürmek için ithalatı bir çözüm olarak sunduğunu belirten Sarıbal, bu anlayışın en büyük yanlış olduğunu ifade ederek; “Üretimi artırmadan, ithalatla gıda enflasyonunu çözemezsiniz. Çözüm, çiftçiyi desteklemek, üreticinin girdi maliyetlerini düşürmek ve tarımı yeniden canlandırmaktır. Türkiye’nin 2024 yılında tarımsal ithalata ödediği toplam 11,4 milyar dolar, yaklaşık 370 milyar TL, hükümetin tarıma ayırdığı destek bütçesinden 4 kat fazla. Bu tablo, tarımda uygulanan politikaların kimleri desteklediğini açıkça gösteriyor. Çiftçilere gerçekçi destekler verilmeli, girdi maliyetleri sübvanse edilmeli. İthalat yerine yerli üretimi teşvik eden politikalar uygulanmalı. Gıda egemenliği sağlanmalı, Türkiye’nin kendi üreticisini destekleyen bir modele geçilmeli” açıklamasını yaptı.  22 YILDA 98 MİLYAR DOLAR AÇIK 2024 yılı bütününde en önemli ithalat kalemleri olan hububat, baklagiller, yağlı tohumlar ve türevleri ile pamuk ve tütüne toplam 11,4 milyar dolar, 370 milyar lira ödendiğini kaydeden Sarıbal,  “TÜİK verilerine göre tarımsal hammaddeler başlığında yer alan ürünlerde 2003-2025 döneminde toplam 21 milyar dolarlık ihracata karşılık 119 milyar dolarlık hammadde ithalatı yapılmıştır. Diğer bir ifade ile 98 milyar dolarlık açık verilmiştir. 2024 yılının 12 aylık döneminde, ihracatta öne çıkan ürünler sıralamasında yüzde 41,4 artışla fındık ilk sırada yer aldı. 323 bin tonluk iç fındık ihracatından 2,6 milyar dolar döviz elde edildi. İkinci sıradaki buğday unu ihracatında buğday ithalatındaki kısıtlamalardan dolayı yüzde 21’lik düşüş yaşandı. Buğday unu ihracatı 1,2 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ayçiçeği yağı ihracatı da 1 milyar dolarlık değerle üçüncü sırada kendisine yer buldu. Ayçiçeği yağı ihracatında yüzde 3 düşüş yaşandı. Yılın 12 aylık döneminde en çok ithalatı gerçekleştirilen ürün, miktar bazında ithalatı yüzde 30 artan, 1,8 milyar dolar ile soya fasulyesi oldu. Soyada ithalat 3,8 milyon tona ulaştı. İkinci sıradaki pamukta ithalat önceki yıla göre yüzde 8’lik gerilemeye rağmen 1,5 milyar doları aştı. Geçen yıl tüm zamanların ithalat rekoru kırılan buğdayda TMO’nun depolarında biriken stokların eritilmesi amacıyla buğday ithalatında önce yasak, ardından kısıtlama getirildi. Bu nedenle ithalat yarı yarıya azaldı ve 1,4 milyar dolarda kaldı. 1,4 milyon tonu aşan ayçiçeği yağı ithalatına da 1,3 milyar dolar ödendi. 4,5 milyon tona yükselen dane mısır ithalatında ise tüm zamanların rekoru kırıldı; ödenen bedel 1 milyar doları aştı. İthalatta ürün grubu olarak en yüksek bedel yağlı tohum ve bitkisel yağlara gitmektedir. 2024 yılının 12 aylık döneminde yağlı tohumlar, bitkisel yağlar ve küspeler ithalatına toplam 5,3 milyar dolar ödenmiştir. 3 milyon tonu aşan küspe ithalatı için ise 1,1 milyar dolar ödenmiştir” dedi.  İLİÇ EKOKIRIM SUÇUDUR, MURAT KURUM SORUMLUDUR Erzincan’ın İliç ilçesinde Anagold Madencilik tarafından işletilen Çöpler Altın Madeni’nde 13 Şubat 2024’te yaşanan faciadan bu yana bir yıl geçtiğini, ancak sorumluların hala hesap vermediğini kaydeden Sarıbal, Siyanürlü atık havuzlarının çökmesi sonucu 9 işçi göçük altında kaldı, tonlarca zehir doğaya karıştı. İliç’teki madenin riskleri uzun yıllardır bilim insanları ve çevre örgütleri tarafından dile getiriliyordu. 2010 yılında siyanürle altın üretimine başlayan şirket, kapasite artırımı yoluyla faaliyetini genişletirken, bölgedeki su kaynakları ve ekosistem üzerindeki yıkıcı etkiler göz ardı edildi. Türk Tabipleri Birliği, 2021’de yayımladığı raporda bölgedeki toprak, su ve bitki örneklerinde yüksek oranda arsenik tespit edildiğini açıklamıştı. Yerel halk ve çevre örgütleri, siyanürlü atık havuzlarının kapatılması ve projenin iptal edilmesi çağrısında bulundu. Ancak yetkililer, madenin faaliyetlerini genişletmeye devam etti. Olayın ardından kurulan TBMM Araştırma Komisyonu ve bilirkişi raporları, faciaya neden olan kapasite artışına izin veren yetkilileri işaret etti. Ancak soruşturma sürecinde bilirkişi heyeti değiştirildi, hazırlanan yeni raporla dönemin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum aklandı. İliç ekokırım suçudur, Bakan Murat Kurum, sorumludur!” ifadelerini kullandı. 

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.