Hava Durumu

#Deprem

Kapsül Haber Ajansı - Deprem haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Deprem haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Modüler inşaat, sektörde küresel bir devrim yaratabilir Haber

Modüler inşaat, sektörde küresel bir devrim yaratabilir

Son dönemde sektörde öne çıkan trendlerin başında ise modüler çelik yapılar geliyor. Consera Kurucusu ve Türk Yapısal Çelik Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Melih Şimşek, “Yapılan araştırmalar modüler inşaat sektörünün dünyada 2040 yılına kadar yüzde 6’yla yüzde 10 arasında yıllık büyümeyle 1,1 trilyon dolarlık bir pazar büyüklüğüne ulaşabileceğini gösteriyor. Ülke olarak çelik yapı endüstrisini kurarsak depreme karşı dirençli, hızlı, ekonomik ve sürdürülebilir bir yapım yöntemine sahip olurken sadece inşaat yapan değil, ihraç eden bir ülke de olabiliriz.” diyor. Küresel inşaat sektörü, teknolojik gelişmeler ve değişen tüketici ihtiyaçları paralelinde hızlı bir dönüşüm yaşıyor. Akıllı bina teknolojileri, sürdürülebilir inşaat teknikleri ve modüler yapılar gibi yenilikler inşaat sektöründe verimliliği artırırken çevresel etkileri de azaltmayı hedefliyor.  2025 ve sonrasında sektöre damgasını vurması beklenen konuların başında ise modüler inşaat teknikleri geliyor. Modüler inşaat, geleneksel yöntemlerden farklı olarak, 2 veya 3 boyutlu modüllerin fabrikalarda üretilip şantiyede birleştirilmesini içeriyor. Bu yöntem, inşaat sürecini hızlandırırken iş gücü ihtiyacını da azaltıyor. Modüler teknikler, inşaatın planlama, tasarım ve montaj aşamalarını eş zamanlı yürüterek, geleneksel yöntemlere göre süreci yüzde 40'a varan oranda kısaltıyor. Modüler inşaat, küresel inşaat sektöründe büyük bir dönüşüm yaratabilir Yönetim danışmanlığı şirketi McKinsey & Company’nin “The next big arenas of competition” isimli araştırma raporunda* modüler inşaatın küresel inşaat sektöründe devrim yaratacağı öngörülüyor. Rapor, binalar ve inşaat sektörünün küresel emisyonların yüzde 37'sinden sorumlu olduğunun altını çizerken, modüler inşaatın karbon ayak izini azaltmak için yenilikçi bir çözüm sunduğunu da ortaya koyuyor.  Depreme en güvenli çözüm: Çelik yapılar ve modüler inşaat metodu 2025 ve sonrasının inşaat trendleri arasında öne çıkan modüler teknikler hem çevre hem de deprem açısından güvenli bir çözüm sunuyor. Buna karşın modüler inşaat sektörü hem ülkemizde hem de global arenada henüz istenen hacme ulaşabilmiş değil.  McKinsey & Company tarafından hazırlanan rapor; 2022'de yeni yapılardan oluşan 8 trilyon dolarlık pazarın yaklaşık yüzde 2'sinin modüler inşaat teknikleri kullanılarak inşa edildiği gösteriyor. Uzmanlar ise modüler inşaat sektörünün önümüzdeki 10-15 yıl içinde önemli ölçüde genişleyebileceğini ve globalde yıllık yüzde 6 ila yüzde 10 arasında bir büyüme hacmine ulaşabileceğini öngörüyor.  Modüler inşaat, yapay zeka araçlarından faydalanıyor Yapay zeka, son dönemde her sektörde olduğu gibi inşaat sektörünün de dinamiklerini değiştirecek yenilikler sunuyor. Proje yönetiminden tasarım aşamasına, inşaat süreçlerinin her aşamasında yenilikçi fırsatlar sunan yapay zeka çözümlerinin kullanılacağı alanların başında ise yapıların dijital ikizlerinin oluşturulması geliyor. Özellikle BIM (Building Information Modeling: Yapı Bilgi Modellemesi) bu sürecin başlangıç noktası kabul ediliyor.  İnşaatın tüm aşamalarında görev alan kişilerin proje süreciyle ilgili güncel bilgilere ve detaylara kolayca ulaşmasını sağlayan BIM, daha verimli bir tasarım yönetimi sağlarken üretim süreçlerindeki maliyetleri düşürmeye yardımcı olacak çözümler de sunuyor. Diğer yandan; dijital ikiz teknolojisi de işletmelerin kaynakları en efektif şekilde kullanabilmelerini sağlarken çalışan güvenliği risklerinin de ortadan kaldırılmasına destek oluyor. Gerçek alanların, nesnelerin, binaların ve altyapı tesislerinin sanal bir kopyasının çıkartılması olarak tanımlanabilecek dijital ikiz teknolojisi, gelişmiş simülasyon ve analiz yetenekleriyle inşaat sürecindeki potansiyel zorlukları ve çeşitli senaryoları simüle ediyor. Türkiye’nin “off-site construction” yani “saha dışı yapı üretimi/ modüler inşaat” alanının öncülerinden biri olan Consera da proje aşamasında tüm tasarım ve üretim süreçlerinde BIM ve dijital ikiz teknolojilerini kullanıyor. Modülerleştirme ile standardizasyon yaklaşımını benimseyen şirket, bu teknikleri kullanarak tasarım, fabrika ve şantiye süreçlerini birbirine entegre ederek montaj ve genel proje süresinin kısaltılmasını sağlıyor. Çelik yapılar kentsel dönüşüm için en uygun çözüm Consera Kurucusu ve Türk Yapısal Çelik Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Melih Şimşek, “Dünya Çelik Birliği (WSA) verilerine göre Türkiye 2020’de dünyanın yedinci, Avrupa’nın ise birinci büyük çelik üreticisi. Fakat bu hacim ülkemizde inşa edilen çelik yapılara maalesef bugüne dek yansımış değil. Türkiye’de endüstriyel yapılarda çelik kullanımının 20 yılda yüzde 1’den 5’lere geldiğini görüyoruz. Ancak ne yazık ki bu konuda konutlar için yeterli bir artış yaşanmadı. Geçtiğimiz dönemde çelik yapıların toplam binalara oranı konutlarda yaklaşık yüzde 0,5 artış ile yüzde 1,5’e ulaştı. Endüstriyel ve modüler yapı sistemlerinin sağladığı birçok avantaj var. Bu sistemler sayesinde; beklenmeyen maliyet artışları önlendiği gibi, çoğu işin fabrikada gerçekleştirilmesi nedeniyle iklim gibi olumsuz durumların yaratacağı gecikmeler ve sürpriz harcamaların da önüne geçiliyor. Üretimin fabrikada yapılarak alanda birleştirildiği “off-site construction”, sahadaki inşaatlarda karşılaşılabilecek insan hatalarını ortadan kaldırıyor. Bu yöntemle inşaatta hem işler hem de maliyet daha kontrollü gerçekleştiriliyor. Ayrıca, tüm dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de işçi ve usta kısıtı yapılaşmamızda büyük bir engel teşkil etmeye başladı. İnşaat sahasında her koşulda vardiyalı çalışmak mümkün değil, buna karşın modüler yapılar 7/24 fabrika ortamında üretilebiliyor. Tabi, modüler yapıların yapı fiziğine olumlu katkılarının başında gelen enerji verimliliğini de unutmamak gerekiyor.” diyor.  Her fırsatta off-site construction’ın yaygınlaşarak bir endüstriye dönüşmesinin gerekli olduğunun altını çizdiklerini belirten Şimşek, “Bunun temel nedeni, başta ülkemiz vatandaşları olmak üzere herkes için güvenli mekanlar oluşturmak. İstanbul başta olmak üzere tüm şehirlerimizin hızla olası depremlere hazırlanması gerekiyor. Bunun için dünyada ortaya konulmuş formül ise niteliksiz yapıların yıkılıp yerlerine deprem dirençli yapıların inşa edilmesini amaçlayan ‘Kentsel Dönüşüm’. Sürdürülebilir bir inşa ve yapı sistemini tüm ülkeye yayabilmek ve Türkiye inşaat sektörünün payını, gücünü dünya pazarında daha da arttırmayı amaçlıyoruz. Konut ihtiyacının kısa vadede karşılanmasının önünü açacak modüler çelik konut yapımı; inşaat yapıcıları ile çelik yapı üreticilerinin el ele vererek sektöre canlılık getirecekleri çok önemli bir konu.” şeklinde sözlerini sürdürdü.

Binalarınızda ısı yalıtımı yaptırmayı ertelemeyin! Haber

Binalarınızda ısı yalıtımı yaptırmayı ertelemeyin!

Türkiye’nin 60 yıllık köklü ve deneyimli yalıtım markası İzocam, ülkemizde her yıl 1–7 Mart tarihleri arasında düzenlenen Deprem Haftası’nda gerek yeni inşa edilen binalarda gerekse mevcut binalarda depreme karşı mukavemetin güçlü olması için yalıtım uygulamalarının önemine dikkat çekti. Ülkemizin en büyük sorunlarından birinin, şüphesiz ki deprem gerçeğiyle yüzleşmemiz olduğunu belirten İzocam Genel Direktörü Murat Savcı, enerji verimliliği sağlamak amacıyla uygulanması gereken yalıtım ürünlerinin, aynı zamanda binaların depreme karşı mukavemetini pekiştirdiğine dikkat çekerek, mevcut binalara yapılacak ısı yalıtımı uygulamalarının ertelenmemesi gerektiğini vurguladı. Bu tür ertelemelerin hem bireysel hem de toplumsal açıdan ciddi ekonomik kayıplara da yol açtığını ifade eden Savcı, “Türkiye, tarihsel olarak büyük depremler yaşamış bir coğrafyada yer almaktadır. Bu sebeple küçük ölçekli sarsıntılar bile toplumumuzda büyük bir kaygıya yol açmaktadır. Yaşadığımız binaların yönetmeliklere uygun olduğu ve depreme karşı güvenli olduğu mutlaka test edilmelidir. Binaların toprak altında kalan duvar ve döşemelerine yapılacak su ve ısı yalıtımıyla birlikte çatı ve cephelere ısı yalıtımı uygulanması hem binalarımızı zamanla oluşabilecek deformasyonlara karşı korumakta hem de enerji verimliliğiyle birlikte çevremize ve topluma fayda sağlamaktadır. Bu bağlamda, vatandaşlarımıza önemli bir çağrıda bulunmak istiyorum: Binalarımızın modernizasyonunu ertelemeyelim. Binamızın deprem açısından güvenli olduğunu belirten bir rapor varsa, derhal yalıtım konusunda da gerekli iyileştirmeleri yaparak deprem güvenliğimizi pekiştirelim. Deprem riskine karşı alacağımız tüm önlemler sadece bireysel değil, toplumsal bir sorumluluktur” diye konuştu. “Isı yalıtımı, binaların taşıyıcı sistemini koruma altına almaktadır” Doğru şekilde hesaplanan, nitelikli malzeme ve işçilikle uygulanan ısı yalıtımı uygulamalarının, binalarımızın uzun yıllar ilk günkü performansını korumasına büyük katkı sağladığını belirten İzocam Genel Direktörü Murat Savcı, “Isı yalıtım ürünleri, özellikle de binaları depremde ayakta tutan taşıyıcı sistemi koruma altına almaktadır. Doğru ve nitelikli yapılan ısı yalıtımı uygulamaları, ısıl farklar karşısında duvarlarda yoğuşmayı ve rutubet oluşumunu engellemektedir. Dolayısıyla hem ülkemizin ekonomik anlamda kalkınması hem de binalarımızda enerji tasarrufu sağlayabilmemiz için vazgeçilmez olan ısı yalıtım uygulamalarının, binalarımızın depreme dayanıklılığında da kritik bir role sahip olduğunu unutmamamız gerekmektedir” dedi. İzocam olarak, yüksek ısı, ses yalıtımı ve yangın güvenliği sağlayan ürünleri ile yalıtım ihtiyacı duyan tüm alanlarda enerji tasarrufu ve konfor sağlarken, binaları depremde ayakta tutan taşıyıcı sistemi de koruma altına aldıklarını vurgulayan Murat Savcı, sözlerine şöyle devam etti: “Tüm binalarda temel, cephe, komşu duvarlar, çatı ve tesisat detaylarında kullanılan yalıtım ürünlerimiz, bina sağlamlılığına da katkıda bulunmaktadır. İzocam Foamboard ürünümüz farklı basma mukavemetlerine göre sınıflandırılmış olup, yüzeyi düz veya pürüzlü üretilebilen ekstrüde polistiren levha olup su yalıtımı örtüleriyle birlikte teras çatılarda ve binanın toprak altında kalan duvar ve döşemelerinde kullanılmaktadır. Özellikle toprakta yer alan minerallere ve bitki köklerine karşı dayanıklı olması ve yüksek basma mukavemeti (yük taşıma gücü) nedeni ile tercih edilen İzocam Foamboard, uygulandığı alanlarda yüksek ısı yalıtım performansı sunmaktadır. Ayrıca kolay uygulanması, hafif olması ve bünyesine su almama özellikleri ile bina sakinlerinin ihtiyacı olan konfor şartlarını minimum enerji maliyetleri ile sağlamaktadır. Isıl konfor için duvarlarda en etkin uygulamalardan biri de mantolama sistemleridir. İzocam’ın Manto Taşyünü R+ ve Manto İzopor Plus markalarında sunduğu ürünleri, sıvalı dış cephe yalıtım sistemleri için TS EN 13500 ve TS EN 13499’a uygun olarak üretilmektedir. Karbon katkılı ekspande polistiren levha olan Manto İzopor Plus, yüksek ısı yalıtımının yanı sıra hafifliği ve kolay uygulama özelliği ile usta dostu ürünlerimiz arasında yer almaktadır. Isı yalıtımının yanı sıra ses yalıtımı ve yangın güvenliği aranan cephelerde ise taşyünü esaslı Manto Taşyünü R+güvenle kullanılmaktadır. Bu noktada dış cephe mantolama uygulamalarının yapı statiğine etkileri konusunda gerçekleşen, İzocam olarak sponsoru olduğumuz önemli bir araştırmanın sonuçlarından da bahsetmek isterim. Dış cephe ısı yalıtım sistemlerinde gerçekleştirilen dübelleme uygulamasının yapı statiğine etkilerini deneysel olarak ortaya konulmasına yönelik, İZODER ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nin iş birliğiyle “Dübelleme Uygulamasının Yapı Statiğine Etkileri” Araştırması gerçekleştirilmiştir. Bu çerçevede Yapı ve Deprem Mühendisliği Laboratuvarı’nda mevcut ve yeni binaları temsil eden 23 farklı senaryo için numuneler hazırlanmış, çalışma sonucunda mantolama sistemlerinde yer alan dübel uygulamasının yapı statiğini etkilemediği belgelenmiştir. Temmuz 2024 tarihli bu önemli sonuç raporu, ısı yalıtımı yaptıracak tüketicilerin mantolama uygulamasını gönül rahatlığıyla yaptırmaları konusunda ciddi bir referans olmuştur.” Deprem bölgesindeki çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor Türkiye’nin en büyük yalıtım üreticisi olarak, 6 Şubat Depremi sonrasında yapımına başlanan projelere yönelik üretim ve sevkiyat çalışmalarına devam ettiklerini de açıklayan İzocam Genel Direktörü Murat Savcı, “Uzman ekibimizle deprem bölgesinde saha taraması ve projelendirme çalışmalarımız hız kesmeden ilerliyor. Hatay, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adıyaman, Kilis ve Malatya’da yapımı devam eden projelerde başarılı çalışmalara imza atıyoruz. Deprem sonrası inşaatına başlanan bu bölgedeki binalarda temel, cephe, komşu duvarlar, çatı ve tesisat detaylarında kullanılan yalıtım ürünlerimizle, enerji tasarrufuyla birlikte konfor sağlarken bina sağlamlığına da katkı sunmaktayız” dedi.

DASK Bursa bölge irtibat ofisi açıldı Haber

DASK Bursa bölge irtibat ofisi açıldı

Türkiye’de depreme karşı sigortalılara finansal güvence sunmayı amaç edinen Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK), bölgesel iletişim ağını güçlendirmeye devam ediyor. DASK, 9 Aralık 2024’te Gaziantep’te açılan Bölge İrtibat Ofisi’nin ardından, Bursa’da ikinci ofisini de hizmete açtı. Düzenlenen törene Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay ve Yönetim Kurulu Üyesi Muhsin Koçaslan, DASK Yönetim Kurulu Başkanı Emine Feray Sezgin, Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Başkan Yardımcısı Ahmet Yaşar ve Genel Sekreter Özgür Obalı, TOBB Sigorta Acenteleri İcra Komitesi (SAİK) Başkanı Levent Korkut ve Komite Üyeleri, Sigorta Eksperleri İcra Komitesi (SEİK) Komite Üyeleri Burçin Yasan ve Engin Özaydın, TOBB Sigortacılık Müdürü Mevlüt Söylemez ve DASK’ın teknik işleticisi Türk Reasürans Genel Müdürü Selva Eren katıldı. Ofisin açılışında konuşan Selva Eren, “Çalışmalarımızın merkezine her zaman afetlere karşı hazırlıklı olmayı ve bu süreçlerde hızlı müdahaleyi koyuyoruz. Çünkü afetlere karşı dirençli bir toplum oluşturmanın yolu, önceden planlı ve güçlü adımlar atmaktan geçiyor. Bu doğrultuda hayata geçirdiğimiz bölge irtibat ofislerimiz sayesinde vatandaşlarımız ve acentelerimizle kurduğumuz bu yakın temasla hem farkındalık yaratmayı hem de olası afetlerde sigortalılarımıza daha hızlı ve etkili hizmet sunmayı hedefliyoruz.” dedi. DASK Bursa Ofisi Stratejik Bir Noktada Konumlandırıldı Bölge İrtibat Ofisi’nin konumuna dikkat çeken Eren, “Açılan ve açılması planlanan tüm bölge ofislerimizin konumu, afet öncesi ve sonrası yürütülecek çalışmalar göz önüne alınarak uzman hocalarımızın görüşleri doğrultusunda belirlenmiştir. Bursa ofisimiz de konumu itibarıyla oldukça stratejik bir öneme sahip. Bursa ve çevre illere hizmet verecek bu ofisimiz, Marmara Bölgesi için de güçlü bir kolumuz olacak.” ifadelerini kullandı. “Yeni Bölge Ofisleri Açmanın Heyecanını Yaşıyoruz” İrtibat ofislerinin sayısını artırarak ülke genelinde birebir hizmet verebilmeyi hedeflediklerini vurgulayan Selva Eren, “Doğal Afet Sigortaları Kurumu olarak, yakın zamanda hayata geçecek olan Zorunlu Afet Sigortası ile daha kapsamlı bir güvence sistemi oluştururken, Türkiye genelinde açacağımız bölge irtibat ofisleri ile de kesintisiz iletişim ve hizmet sunmayı amaçlıyoruz. Hep söylediğimiz gibi, hedefimiz yüzde yüz sigortalılığa ulaşmak. Bugün ikincisini açtığımız bölge irtibat ofisimize yenilerini eklemenin heyecanını yaşıyoruz.” diyerek yeni açılacak ofisler için çalışmaların sürdüğünü dile getirdi.

Afete karşı hazır şehirler olmamız gerekiyor Haber

Afete karşı hazır şehirler olmamız gerekiyor

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, alanında uzman isimleri buluşturan İzmir Afet Koordinasyon Çalıştayı’nın açılışında konuştu. Tugay, “Dileğimiz afetsiz bir hayat ama bunun dilemekle olmayacağını da hepimiz biliyoruz. Hazır şehirler olmamız gerekiyor. Herhangi bir afetin öncesinde yapılması gerekenleri yapmış, başına geldiğinde de o hasarı en aza indirecek kentler haline dönüşmemiz şart. İzmir bunu yapacak birikime, görgüye, bilgiye sahip” dedi.   İzmir Büyükşehir Belediyesi Afet İşleri Dairesi Başkanlığı’nca düzenlenen İzmir Afet Koordinasyon Çalıştayı’nın açılışı Tarihi Havagazı Fabrikası’nda İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay tarafından yapıldı. Alanında uzman isimleri bir araya getiren, afet sırasında ve sonrasında yapılması gerekenlerin 5 başlık üzerinden ele alınacağı çalıştayda konuşan Başkan Tugay, “Bilgi paylaştıkça çoğalır. Bu çalıştaylar aramızda bilgi paylaşımı için vesile oluyor ve aynı yöne bakmamızı sağlıyor. Kentimizde yapılacak ortak çalışmalar için önemli katkılar sağlıyor” diyerek sözlerine başladı.   “Deprem Master Planımız için ışık tutacak veriler sağlayacak” Kentlerin her geçen yıl daha da kalabalıklaştığını söyleyen Tugay, “Kentler, bazen kontrolsüzce büyüyen, sıkça altyapı sorunları yaşadığımız yerleşim birimlerine dönüşüyor. Bir yerde ne kadar çok bina ve insan varsa, orada afet sonrası yıkım daha fazla oluyor. Bu nedenle afetlere karşı hazır olmamız çok önemli” dedi. Başkan Tugay, 30 Ekim 2020 İzmir ve 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerini hatırlatarak, “Her iki deprem bizim birçok şeyin farkına varmamızı sağladı. Bunlarla ilgili pek çok ders çıkarıldığını biliyorum ama çıkarılan derslerin yeteri kadar uygulamaya yansıdığını düşünmüyorum. İzmir’de yürüttüğümüz zemin araştırmaları, yapı envanteri çalışmaları ve faylarla ilgili çalışmalar önemli veri tabanı oluşturdu. Önümüzdeki günlerde bu veriler ışığında önemli çalışmalar yapacağız. İzmir’in şu an için bir Deprem Master Planı yok diyebiliriz. Hazırlanan planın üzerinden 25-26 yıl geçmiş. Bu süreçte yeni araştırmalar yapılmış. Mutlaka güncellenmesi gereken bir plan bu. Göreve geldiğimizden beri yeni Deprem Master Planı için çalışıyoruz. Bu çalıştay Deprem Master Planımız için ışık tutacak veriler sağlayacak” diye konuştu.   “Yangın riski haritalandırıldı” Başkan Tugay, 30 Ekim depremindeki koordinasyon eksikliğine de dikkat çekerek, iletişim ve koordinasyonun mümkün olan en hızlı şekilde sağlanmak zorunda olduğunu söyledi. Çalıştayın en önemli amacının afete hazırlık kapsamında tüm planlamanın tamamlanması olduğunu belirten Tugay, sözlerine şöyle devam etti: “Bu çalıştay bizim için çok kıymetli. Elde ettiğimiz sonuçlarla kurumlar arasındaki koordinasyonu ilgili tüm birimlerimizin çabasıyla sağlayacağız. Geçen yıl Yamanlar’da büyük bir yangın da yaşadık. Sadece deprem değil, onun gibi yıkıcı etkisi olabilen yangınlar, seller üzerine de çalışıyoruz. Yangınla ilgili pek çok çalışma yaptık, yapıyoruz. Afet yönetiminde, öncesi ve sonrasındaki çalışmalarla ilgili elimizdeki teknolojinin faydalı olduğunu ve daha verimli kullanmamız gerektiğini düşünüyorum. Arkadaşlarımız İzmir’de hangi ormanlık alanlarda yangın riskinin daha yüksek olduğunu haritalandırdılar. O harita bizim için şu anlama geliyor: Yangın başlama ihtimali yüksek yerleri daha yakından izlemek için takip sistemleri kuracağız. Ayrıca daha hızlı ulaşmak için araç ve istasyonlar ekleyeceğiz.”   Koordinasyon ve hareket kabiliyeti artacak İklim krizine de değinen Başkan Tugay, yazın yüksek sıcaklıklar nedeniyle orman yangınları yaşamaya devam edeceğimizi belirterek “Belki hiç beklemediğimiz büyük yağışlar ve arkasından seller yaşanabilecek. Kentlerimizi her anlamda yapılandırırken bunları hesaba katmak zorundayız. Birbirimize olabildiğince bilgi aktarmalı, uyarılar yapmalıyız. Dileğimiz afetsiz bir hayat ama bunun dilemekle olmayacağını da hepimiz biliyoruz. Hazır şehirler olmamız gerekiyor. Herhangi bir afetin öncesinde yapılması gerekenleri yapmış, başına geldiğinde de o hasarı en aza indirecek kentler haline dönüşmemiz şart. İzmir bunu yapacak birikime, görgüye, bilgiye sahip. Koordinasyon ve hareket kabiliyetimizi artırdıkça insanlarımız daha güvenli yaşayabilecek. İzmir Büyükşehir Belediyesi afetlerle ilgili yapılacak her türlü çalışmada donanımını artırma yolunda büyük çaba içinde. Herkesin bu çalışmaya yürekten katılması ihtiyacımız olan şeydir” diye konuştu.   Bilim insanı Sözbilir’den sunum İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi'nin (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir ise çalıştayda sunum yaptı. Teknik bilgilendirme yapan Sözbilir, son günlerde yaşanan depremler hakkında konuşurken “20 gündür doğru düzgün uyumuyoruz. Depremleri analiz etmeye çalışıyoruz. Bugünkü çalıştay bu yüzden çok anlamlı. Afetten en az zararla nasıl çıkabiliriz, bunun için konuşuyoruz” dedi.   Santorini Adası’nın kuzeyinde yaşanan depremlere de değinen Sözbilir, orada gerçekleşecek 7,5 büyüklüğünde bir depremin İzmir’de de hissedileceğini ve meteorolojik duruma göre İzmir’de kül yağabileceğini, köy evlerinin yağan küller nedeniyle çatısının çökebileceğini belirtti. Sözbilir, Santorini’de gerçekleşebilecek bir depremde, İzmir’in yapı stokunun durumuna göre yıkımlar olabileceğini de aktardı. Sözbilir, 30 Ekim depreminin de aslında İzmir’den uzak bir bölgede olduğunu ancak yine de İzmir’de yıkıma yol açtığını, Santorini’de gerçekleşebilecek depremin de İzmir’in yapı stokuna göre yıkıma yol açabileceğini ifade etti.   “Hasar tahminine geçmemiz gerekiyor” Santorini’de çok sayıda volkan olduğunu belirten Sözbilir, “Son 1 milyon yıldır farklı zamanlarda püskürmeler gerçekleşmiş. Bunları depremler izlemiş. Bazen deprem sonrası hem tsunami hem volkan patlaması gerçekleşmiş. Patlamalarda dönemin iklimi, hava koşulları çok önemli. Olası bir volkanik patlama durumu için bizim de önlem almamız gerekiyor. Küller binaların üzerine geldiğinde köy evleri ağırlıktan dolayı göçebilecek. Herkesin cebinde ağzını, burnunu kapatacak bir şey olması da gerekiyor” ifadelerini kullandı. Artık hasar tahminine geçmemiz gerektiğini de belirten Sözbilir, “İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) eylemleri çok önemli. 2021’de başlattık. Onların içinde her şey var ama volkanik patlama yok, eklenmesi gerekiyor” dedi. 2030 yılının İzmir’in her türlü afete hazır olduğu bir zaman dilimi gibi düşünülebileceğini belirten Sözbilir, “Erken uyarı sistemi depremlerde çok önemli. Bina bazlı bu sistemin olması gerekir” diye ekledi.    İçerikte ne var? Çalıştayda özellikle depremle ilgili planlamalara ağırlık verilecek. Altyapı ve lojistik, koordinasyon ve iletişim, teknolojik araçlar ve veri kullanımı, insani yardım ve acil müdahale konuları üzerinde yeni senaryolar geliştirilecek. Çalıştayda ayrıca eğitim, olay yeri ve olay yeri dışı uygulamalar, gönüllü yönetimi ve dezavantajlı bireylerin desteklenmesi gibi konular da değerlendirilecek. Afet Koordinasyon Çalıştayı ile İzmir’de olası bir deprem durumunda afet sırasında ve sonrasında ortaya çıkabilecek temel ihtiyaçlar, müdahale yöntemleri detaylı şekilde değerlendirilecek. Kurumlar arası iş birliği ve koordinasyonun güçlendirilmesi, teknolojik araçlar ve veri paylaşımının yaygınlaştırılması, eğitim ve farkındalık çalışmalarının derinleştirilmesi için atılması gereken adımlar belirlenecek. Böylece kentin ve toplumun afet sonrası süreçlere daha dirençli, hızlı ve verimli yanıt vermesi sağlanacak.

Memişoğlu: Deprem bölgesinde yatak kapasitemizi 28 bine çıkardık Haber

Memişoğlu: Deprem bölgesinde yatak kapasitemizi 28 bine çıkardık

Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, Kahramanmaraş Devlet Hastanesinin açılışına katıldı. Düzenlenen törenle, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın teşrifleriyle Kahramanmaraş Devlet Hastanesinin açılışı yapıldı. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, açılış töreninde konuşma yaptı. Sağlık Bakanı Memişoğlu, konuşmasında şunlara yer verdi: Biz Millî Birlik ve Kardeşlik Şuuru Güçlü Bir Milletiz “Bugün Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 105. yıl dönümü. Sütçü İmam’ın ve Maraşlıların azmi Anadolu’muzun istiklal mücadelesine ilham oldu. Bu anlamlı gün vesilesiyle destansı bir mücadele ortaya koyarak özgürce yaşayabileceğimiz bu eşsiz vatanı bizlere bırakan şanlı ecdadımıza ve şehit atalarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Siz değerli Kahramanmaraşlıların Zafer Günü’nü kutluyorum. Bu yüce mirasa, bu aziz vatana layıkıyla sahip çıkabilmek, acıda ve sevinçte bir olmayı başarabilmek şanlı ecdadımızın torunları olarak hepimizin üzerine düşen kıymetli bir ödev. Çok şükür ki sahip olduğu imkânları ve milletine sunduğu hizmetleri ile çok büyük bir devlete sahibiz. Biz, millî birlik ve kardeşlik şuuru güçlü bir milletiz. Nice zorlu badireyi devletimizin büyüklüğü, milletimizin kenetlenmesi ile atlatmayı bildik. Bu özel günde, ecdadımıza yaptığımız hayır dualarına ekleyebileceğimiz en güzel hediye bu olsa gerek.” Deprem Bölgesinde Yatak Kapasitemizi 28 Bine Çıkardık “12 Şubat’ın gururu ne kadar yüreğimizdeyse, 6 Şubat’ın acısı da tüm tazeliğiyle yüreğimizde. Asrın Felaketi’nde kaybettiğimiz canlarımızı bir kez daha rahmetle anıyorum. Rabbim ülkemize ve milletimize bir daha böyle felaketler göstermesin. Depremin üzerinden 2 yıl geçti. Bu süreçte, devletimiz gözünü deprem bölgesinden ayırmadı. Kalbimiz hep burada attı. Zor günleri aşacağımıza dair umudumuzu hiçbir zaman kaybetmedik. Yaralarımızı sarmak için seferber olduk. Yıkılan hastanelerimizin yerine hızla yenilerini yapmaya koyulduk. Kısa süre içinde, Hatay’da Erzin, Payas ve Altınözü Devlet Hastanelerini; Gaziantep’te Nurdağı ve Oğuzeli Devlet Hastanelerini; Kahramanmaraş’ta Nurhak ve Türkoğlu Dr. Kemal Beyazıt Devlet Hastanelerini vatandaşlarımızın hizmetine sunduk. Deprem öncesinde, deprem bölgesinde 23 bin 390 olan yatak kapasitemizi bugün itibarıyla 28 bine çıkardık. İnşaatlarımızın bitmesiyle bu kapasite 34 bine çıkacak. Sadece Kahramanmaraş’ta deprem öncesinde yatak kapasitemiz bin 930 iken bugün 2 bine çıkmış durumda. Bütün inşaatlarımızın bitmesiyle bu kapasitemiz 2 bin 630 olacaktır, sadece Kahramanmaraş’ta.” Milletimizin Sağlığı Her Zaman Önceliğimiz Oldu “Milletimizin sağlığı her zaman önceliğimiz oldu. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, son 23 yılda ülkemizdeki sağlık hizmetlerini kesintisiz bir şekilde geliştirmeye devam ettik. Bu sayede milletimiz, yeni nesil hastanelerimizde yeryüzündeki en nitelikli sağlık hizmetine, en kolay şekilde erişmenin ayrıcalığına kavuştu. Bugün hizmete açtığımız 400 yataklı Kahramanmaraş Devlet Hastanemizde ‘önce insan’ vizyonumuzla en güzel örneklerden birini sergiliyoruz. Yapımında ağır çelik yapı tekniği kullanıldı. Depreme dayanıklı şekilde inşa edildi. 55 bin 755 metrekare alana sahip hastanemiz bünyesinde; 86 poliklinik, 12 ameliyathane, 12 yenidoğan yoğun bakım olmak üzere toplam 81 yoğun bakım yatağı, anjiyo ünitesi, fizik tedavi ünitesi ve diyaliz gibi özellikli birimleri bulunuyor. Modern tıbbi cihazlarla donatılmış ve ileri teknolojiye sahip altyapısıyla, afet durumlarında 3 gün boyunca herhangi bir yardım olmaksızın kesintisiz sağlık hizmeti sunabilecek kapasiteye sahip. Kahramanmaraşlı vatandaşlarımıza ve ülkemize hayırlı olsun.” Durmak Yok Yola Devam “23 yıllık istikrar döneminde dilimizden, aklımızdan ve gönlümüzden düşürmediğimiz bir sözümüz var: ‘Durmak yok, yola devam.’ Kahramanmaraşlı kardeşlerimize ve milletimize hizmet yolculuğumuzu ‘Sağlıklı Türkiye Yüzyılı’ hedefleriyle sürdürüyoruz. Milletimizden aldığımız güçle, sağlıkta tam bağımsız ve küresel sağlıkta lider Türkiye hedefine emin adımlarla ilerliyoruz. Size hizmet boynumuzun borcu.  Sağlığınız en değerli emanetimizdir. Bu emanete layıkıyla sahip çıkmak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Allah’ın izniyle güveninizi asla boşa çıkarmayacağız. Bu duygularımla biz kez daha Kahramanmaraş Devlet Hastanemizin ilimize ve Türkiye’mize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.” Deprem Bölgesinde Güçlü Sağlık Altyapısı Kahramanmaraş Devlet Hastanesi, ağır çelik yapı tekniği ile inşa edilen hastanelerden biri olup afetlere dayanıklı yapısıyla dikkati çekiyor. Bu hastane acil durumlarda sadece bölgedeki vatandaşlara müdahale etmekle kalmayacak, aynı zamanda çevre illerden gelecek hastalara da hizmet verecek. Kahramanmaraş Devlet Hastanesinin modern tıbbi cihazlarla donatılmış ve ileri teknolojiye sahip altyapısı, afet durumunda üç gün boyunca herhangi bir yardım olmaksızın kesintisiz sağlık hizmeti sunulmasını sağlayacak. Deprem bölgesinde örnek teşkil eden bu yapılar, afet yönetimi ve sağlık hizmetlerinin entegrasyonu açısından da stratejik bir rol üstleniyor. 97 bin metrekare arsa alanı üzerine kurulu, 55 bin 755 metrekare kapalı alana sahip Kahramanmaraş Devlet Hastanesi; 86 poliklinik, 12 ameliyathane, 400 yatak kapasitesi, 69 yoğun bakım yatağı, 12 yenidoğan yoğun bakım yatağı, 65 acil servis yatağı, 11 diyaliz yatağı, 12 diş üniti, anjiyografi ünitesi ve fizik tedavi merkezi ile toplum sağlığı için hizmet verecek. Türkiye, özellikle deprem bölgelerinde sağlık hizmetlerini güçlendirme konusunda büyük adımlar atıyor. Sağlık Bakanlığı, 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen illerde iki yılda 110 sağlık tesisinin yapımını tamamladı. 2023 yılında yaşanan depremler sonrasında bölgedeki sağlık hizmetlerine yönelik yatırımlar hızla devam ediyor.

Islahiye'deki Deprem Konutları Tamamlandı Haber

Islahiye'deki Deprem Konutları Tamamlandı

Kahramanmaraş depremlerinden etkilenen Gaziantep’te bugüne kadar 19 bin 428 konut, 52 iş yeri  ve 2 bin 995 köy evi olmak üzere toplam 22 bin 475 konut teslim edildi. Yıl sonuna kadar 23 bin 694 konut, bin 219 iş yeri ve 4 bin 587 köy evi olmak üzere toplamda 29 bin 500 konut ve iş yeri teslim edilmiş olacak. Depremde yıkıma uğrayan İslahiye ilçesinde ise TOKİ inşa sürecini tamamladı. 2+1 ve 3+1 olarak radye temel üzerine tünel kalıp sistemiyle 4 bin 563 konut inşa edildi. Evlerin tamamı hak sahiplerine teslim edildi. BAKAN KURUM: İSLAHİYE’DE TÜM KONUTLARIMIZI TAMAMLADIK Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, yeni evlerine taşınan vatandaşların görüntülerini sosyal medya hesabından paylaştı: İslahiye'de zor günler geride kaldı. Asrın birlikteliği ile inşasına başladığımız tüm konutlarımızı tamamladık. Ailelerimiz sıcak yuvalarında güvenle ve huzurla otursunlar. Haneleri şen olsun. SADECE KONUT DEĞİL SOSYAL ALANLAR DA KAZANDIRILDI İlçedeki tüm projeleri tamamlamanın huzurunu yaşadıklarını belirten TOKİ uzmanı Hasan Çolak, “Önceliğimiz depreme dayanıklı konutlar üretmek. Ama bunun yanında vatandaşlarımızın sosyal faaliyetlerini idame ettirebileceği, yeşil alanı fazla olan, çocuk oyun grupları, basket sahaları olan alanları da inşa ettik. Vatandaşlarımızın depremden sonrası hayata adapte olabilmesi için bu donatıların da olması önemliydi. Artık alt yapısıyla, otoparkıyla ve çeşitli sosyal donatılarıyla vatandaşlarımıza evlerini teslim ediyoruz” dedi. “KİMSE İNKAR ETMESİN, 11 İLE YETİŞTİ” Yeni evine yerleşen Cemal Yılmaz, konutların hızla inşa edildiğine dikkat çekerek, “Bugünler bize büyük bir nimet gibi geliyor. Her haliyle sana hizmet eden bir kuruluşa sahip olursa insan sevinmez mi? Bu bizim için büyük bir ikram” diye konuştu. Hak sahiplerinden Mine Emek ise “Olmaz dediler. Oldu çok şükür. Gösteriş dediler, gösteriş olmadı. İşte evimde oturuyorum. Kim ne diyorsa ben inanmıyorum. Devletime güveniyorum, inanıyorum. Deprem esnasında bile devlet bizi yalnız bırakmadı. Hani diyorlar ya devlet neredeydi? Devlet her zaman yanımızdaydı. Her şekilde herkese koştular. Bakan Murat Kurum'dan Allah razı olsun. Kimse hakkını inkar etmesin. Bir İslahiye'ye değil 11 ile yetişti.'' şeklinde konuştu.

Bursa'nın 'Deprem risk analizi raporu' paylaşıldı Haber

Bursa'nın 'Deprem risk analizi raporu' paylaşıldı

Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) ile birlikte yürüttüğü ‘Deprem Risk Azaltma ve Önleme Planlama Projesi’nin ilk çıktıları olan ‘Deprem tehlike değerlendirmesi', 'Bina risk değerlendirmesi', 'Altyapı ve kamu bina risk değerlendirmesi' sonuçları kamuoyuyla paylaşıldı. Birinci derece deprem kuşağında yer alan Bursa'nın dirençli ve sürdürülebilir bir kent olması adına çalışmalarını sürdüren Büyükşehir Belediyesi, JICA ile yürüttüğü ‘Deprem Risk Azaltma ve Önleme Planlaması Projesi’ni tüm hızıyla sürdürüyor. Kentin dirençlilik haritasını ortaya koyan projenin önemli olduğunu her fırsatta dile getiren Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mustafa Bozbey, proje ile kenti depreme karşı güvenli, dirençli ve sürdürülebilir hale getirmek için önemli bir adım atıldığını belirtti. Büyük felaketlerden yeterince ders alındığını söylemenin zor olduğunu söyleyen Başkan Bozbey, deprem gerçeğiyle yaşayan bir ülke olarak, bilim insanlarının uyarılarına kulak vermek gerektiğini, kentleri depreme dayanıklı hale getirmek için daha kararlı adımlar atılması gerektiğini vurguladı. Sürdürülen yoğun çalışmaların ardından projenin ilk çıktıları olan ‘Deprem tehlike değerlendirmesi', 'Bina risk değerlendirmesi', 'Altyapı ve kamu bina risk değerlendirmesi' sonuçları, Merinos Atatürk Kongre Kültür Merkezi’nde düzenlenen toplantıda kamuoyuyla paylaşıldı. Toplantıya, JICA temsilcileri, akademik odaların temsilcileri ve Büyükşehir Belediyesi bürokratları katıldı. “Depremde kayıpları minimize etme şansımız olacak” Bursa Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Ergül Halisçelik, ‘Deprem Risk Azaltma ve Önleme Planlama Projesi’nin Bursa’nın ve bölgenin sadece bugününü değil, geleceğini de etkileyen bir çalışma olduğunu söyledi. Geçmişte alınmayan veya yanlış alınan her kararın bugünü etkilediği gibi; bugün alınamayan veya geciktirilen her kararın da hem bugünü hem de geleceği etkileyeceğini belirten Doç. Dr. Ergül Halisçelik, JICA ile teknik işbirliği anlaşmasının 42 ay olarak planlandığını ve projenin 2026 Ağustos’unda tamamlanmasını beklediklerini ifade etti. Projenin temelde 3 tane çıktısı olduğunu anlatan Halisçelik, “Birinci çıktımız, deprem riskinin, bina riskinin, altyapı ve kamu binalarının riskinin değerlendirilmesidir. İkinci çıktımız ise kentsel dirençlilik planının hazırlanmasıdır. Bu plan, makro ve mikro anlamında üst ölçekli, alt ölçekli planlara da veri teşkil edecek. Üçüncü çıktıda ise planı tüm dokümanlarla entegre edeceğiz. Böylece bölgede yaşanacak bir depremde kayıpları minimize etme şansımız olacak” dedi. “Birçok risk ve zorluk tespit ettik" JICA Türkiye Ofisi Kıdemli Temsilcisi Susaku Kawai, Bursa’yı daha dirençli hale getirmeye yönelik projeye gösterilen ilgiden büyük memnuniyet duyduklarını ifade etti. Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’e, kamu yetkililerine ve akademisyenlere teşekkür eden Kawai, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin liderliğinin de önemine değindi. Süreç içerisinde birçok risk ve zorluk tespit ettiklerini ifade eden Kawai, “Gerçekleştirdiğimiz kapsamlı analizler, kapsamlı risk değerlendirmeleri, bize önemli bilgiler sundu. Bursa’nın özgün ihtiyaçlarını anlamamıza ve daha dirençli hale gelmesine nasıl en iyi desteği sağlayabileceğimizi bize gösterdi. Bursa’nın dirençlilik hedeflerinin desteklenmesinin, Japonya’nın afet tecrübelerinin paylaşılmasının fayda sağlayacağına inanıyorum” dedi. “Bursa’nın dirençli kent olmasına destek olacaktır” AFAD İl Müdürü Mehmet Buldan, Türkiye’nin konum itibariyle her an her türlü afete maruz kalabilecek durumda olduğunu ifade etti. Çalışmaların afet öncesi hazırlıklar, planlamalar, afet sırasında yapılması gerekenler ve sonrasındaki iyileştirmeler olarak üç evreye ayrıldığını belirten Buldan, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin çözüm ortaklığında diğer paydaş kurumların desteğiyle yapılan bu çalışmanın da Bursa’nın dirençli kent olma yolunda, yol haritasına destek olacağını vurguladı. Gemlik Belediye Başkanı Şükrü Deviren, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin önderliğinde gerçekleştirilen projenin kente büyük fayda sağlayacağını ifade etti. Konuşmaların ardından sunum bölümüne geçildi. İlk olarak Bursa Büyükşehir Belediyesi Deprem ve Zemin İnceleme Şube Müdürü Duygu Yılmaz tarafından ortak koordinasyon toplantısının amacı, projenin ana hatları ve projenin takvimi konularında sunum yapıldı. JICA ekibinden Massasi İnoove ise deprem tehlike değerlendirmesi, bina risk değerlendirmesi hakkında sunum yaptı. Bursa’da 1980’den önce yapılmış çok sayıda eski bina olması, bazı fayların merkeze yakın geçmesi nedeniyle yapılan değerlendirmelerde büyük hasar beklendiğini anlatan İnoove, “Çıkan sonuçlarla insanları korkutmak değil, ilgili tüm kurum ve vatandaşlar tarafından doğru aksiyonların alınmasını amaçladık. Bursa’da deprem tehlikesi arz eden her bir fay için hazırlanan 12 farklı deprem senaryosuna göre binaların hasar görme durum tahminleri yapıldı. Bu senaryolara göre toplam yapı stokunun yüzde 10 ile yüzde 20 aralığındaki kısmı risk grubu içindedir. Bu riskli binaların da yüzde 15 ile yüzde 20 aralığındaki kısmının ise yıkılabileceği öngörüldü” dedi. Programda, JICA ekibinden Ryo Tanahashi tarafından ‘Yol ve köprü risk değerlendirmesi’, Akinori Miyoshi tarafından ‘Yaşam hatları risk değerlendirmesi', Seichi Sato tarafından ‘Baraj, gölet, demiryolu, liman ve havaalanı risk değerlendirmesi’, Toshihiko Suzuki tarafından ‘Altyapı ve kamu binaları risk değerlendirmesi’, Shinichi Fuksawa ve Murat Akdaş tarafından ‘Birinci çıktı ile ikinci ve üçüncü çıktıların ilerlemesi’, Tomoyuki Nishikawa tarafından ise proje sonucu ve gelecek faaliyetler hakkında sunum yapıldı. Katılımcıların yorum ve görüşlerini dile getirmesinin ardından günün anısına JICA Türkiye Ofisi Kıdemli Temsilcisi Suhusaku Kawai ile JICA Tokyo Genel Merkezi Afet Risk Azaltma Uzmanı Hanako Hokkyo’ya hadiye takdim edildi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.