Hava Durumu

#Iklim

Kapsül Haber Ajansı - Iklim haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Iklim haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

92 Kurumdan Ortak İklim Kanunu Talebi Haber

92 Kurumdan Ortak İklim Kanunu Talebi

Kampanyayı destekleyen kurumlar, mevcut tasarının halkın ve doğanın yararına olmadığını, aksine ticari çıkarları gözettiğini belirterek tasarının geri çekilmesini ve bilimi, iklim adaletini, toplumsal ortak faydayı gözetecek şekilde yeniden yazılmasını talep ediyor. "Ticaret Kanunu Değil, Gerçek Bir İklim Kanunu İstiyoruz!" Yaşam alanlarını savunan aktivistler ve sivil toplum kuruluşları, yeni İklim Kanunu tasarısının ekosistemleri ve toplumun geleceğini tehdit ettiğini vurguluyor. change.org/dogaiciniklimkanunu adresinde başlatılan kampanyanın açıklamasında, yasal düzenlemenin büyük şirketlerin çıkarları doğrultusunda hazırlandığı,ticari kaygılarla yürütülen her yasal değişikliğin, derelerin kurumasına, tarım arazilerinin yok edilmesine, bölgelerin ormansızlaştırılmasına, havanın kirletilmesine neden olduğu vurgulandı. "Havamız, suyumuz, toprağımız pazarlık konusu olamaz!" 92 kurum, söz konusu yasa tasarısının, iklim krizine neden olan tarım, enerji ve madencilik sektörlerinde mevcut politikaları değiştirmediğini, iklim krizinin yol açtığı afetlere karşı önlemler getirmediğini, ayrıca gençlerin gelecek hakkı, işçi hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği ve iklim adaleti konularında hiçbir güvence sunmadığını belirtiyor. Doğayı korumayan, toplumun taleplerini yok sayan bir düzenlemenin meşru kabul edilemeyeceğini belirten aktivistler, "Bizler, nefes alabileceğimiz ormanların, içebileceğimiz berrak suların, sağlıklı ve adil bir dünya sorumluluğunu hissediyoruz. Bu nedenle halkın katılımını içermeyen, tamamen şirketlerin çıkarlarına hizmet eden bir yasa tasarısını kabul etmiyoruz" diyerek tepki gösterdi. TBMM’ye sunulan İklim Kanunu tasarısıyla ilgili görüşler ise şöyle: Süheyla Doğan (Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği): “Kazdağları’nın yüzde 79’u metalik madencilik projeleri ile kaplanmış durumda. Böllgemizde; madencilik dışında 5 adet çalışan termik santral olmak üzere çok sayıda enerji projesi, Lapseki Savaştepe otoyolu, Çanakkale köprüsü gibi altyapı projeleri var. Bölgede endüstriyel tarım ve büyükbaş hayvancılık teşvik ediliyor ve ekoturizm adı altında aslında ikinci konut projeleri ile kırsal daha fazla betonlaştırılıyor. Tüm bu projelerin üst ölçekli ve bütüncül bir şekilde planlanmaması bölgemizdeki ekolojik yıkım tehdidini artırdığı gibi arazi kullanım değişikliği ile de iklim krizini besliyor. Dolayısıyla; enerji, madencilik, altyapı, tarım, turizm alanlarındaki mevcut yıkıcı politikalar değiştirilmeden, yalnızca karbon ticaretini önceleyen ve şirketlerin çıkarını koruyan bir iklim kanunu bizim kanunumuz olamaz. Bilim insanlarının görüşleri doğrultusunda, sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla, iklim adaletini önceleyen, şirketleri değil, doğayı ve yoksul halkı gözeten bir gerçek İklim Kanunu istiyoruz.” Kazım Yılmaz (Muğla Çevre Platformu): “Muğla'da eşsiz bir doğal yapıya, biyolojik çeşitliliğe, su varlıklarına ve yaşamsal öneme sahip olan ormanlar, tarım alanları, zeytinlikler, sulak ve denizel alanlar etkisini her geçen gün daha yakıcı bir şekilde yaşamakta olduğumuz iklim krizi ile mücadelede hayati öneme sahip. Aynı zamanda önemli birer karbon yutak alanı olan bu alanlar; termik santraller, madencilik faaliyetleri, aşırı yapılaşma, turizm ve konut projeleri ve endüstriyel tarım nedeniyle ciddi tehdit altında. Bu ekonomik ve ekolojik kriz ortamında acil ihtiyacımız olan gerçek bir İklim Kanunu; doğa korumacı ve ekokırımı suç olarak kabul eden bir yaklaşımı benimseyerek iklim krizinin baş sorumlusu fosil yakıta dayalı enerji üretiminden adil bir çıkış içermelidir. Fakat meclise gelen iklim kanunu teklifi bunun çok uzağındadır; emisyon azaltımını değil, emisyon ticaret sistemi kurmayı amaçlayan, iklimi değil, şirketlerin çıkarını önceleyen bu teklif iklim kanunu değil, ticaret kanunudur. Bu teklif meclis gündeminden geri çekilmeli, bilimsel temele oturan, iklim adaletini sağlayacak bir İklim kanunu demokratik, katılımcı ve şeffaf bir süreçle yeniden hazırlanmalıdır.” Mehmet Dalkanat (Elbistan-Afşin Hayatı ve Doğayı Koruma Platformu):  “Kahramanmaraş’ta 40 yıldır kömürün gölgesinde yaşıyoruz. Bölgemizde tarım ve hayvancılık bitme noktasına geldi. Her gün kirli hava solumaya devam ediyoruz, doktorlar bizi ciğerlerimizden tanıyor artık. Şu anda Afşin-Elbistan’da yıllardır kirlilik saçan A kömürlü termik santraline yeni üniteler yapılması planlanıyor. Bölge halkıyla birlikte bu projeye dava açtık. Daha önce de buraya kurulmak istenen Afşin C termik santrali için dava açmıştık ve bilirkişiler projede kamu yararı görmemişti. İklim krizinin baş nedenlerinden biri olan kömürü hayatımızdan çıkarmadıkça gerçek bir İklim Kanunu’ndan nasıl bahsedebiliriz? Bölgemiz ve tüm Türkiye için yeniden tasarlanmış, ekosistemi ve halk sağlığını koruyan, adında geçtiği gibi gerçekten de iklim krizinin ekolojik ve toplumsal yönlerini önemseyen adil bir Kanun istiyoruz.”  Süleyman Eryılmaz (Ekoloji Birliği):  “Bugün Ekoloji Birliği'nin de içerisinde bulunduğu onlarca ekoloji örgütünün yaptığı ortak basın açıklamasında söylendiği gibi: Toprağı kazma sesleriyle, dereleri beton duvarlarla, ormanları rant projeleriyle boğmak isteyen büyük şirketlerin çıkarları için hazırlanmış bu kanun tasarısını hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. Kanunun adı İklim Kanunu olmasına rağmen bu kanun sermaye gruplarının yararına yazılmış bir kanundur.  Gerçekte doğayı ve iklimi korumayı değil iklim krizini sermaye adına bir fırsata çevirmeyi hedeflemektedir. Ekoloji Birliği bileşenleri olarak katılımcılık ilkesiyle oluşturulmamış, bilimsel ve sosyolojik gerçeklere dayanarak kamu yararını ve ekolojik sistemi odağına almayan böyle bir kanunu asla kabul etmiyoruz/etmeyeceğiz. Birliğimiz, iklim krizini ortadan kaldırmaya yönelik somut hedefler içeren, toplumsal adaleti ve iklim adaletini önemseyen, kadın haklarını, işçi haklarını ve hayvan haklarını da içerecek gerçek bir İklim Kanununa yönelik çabasına ise devam edecektir.” Kübra Ayçiçek (Çevre Mühendisi): “Meclise sunulan İklim Kanunu tasarısı Türkiye’nin ilk kez bir İklim Kanununa kavuşacak olmasından dolayı olumlu bir gelişme gibi görülse de tasarının içeriği Kanunun amacıyla uyumlu değil. İklim krizi bilindiği gibi, sadece ekosistemin devamlılığını tehdit etmiyor, aynı zamanda ekonomiyi, toplumsal yaşamı ve adalet mekanizmasını da etkiliyor. Bilim ve teknik bizlerde bu krizin gerçekliği hakkında şüphe bırakmazken, bu krizin çözümüne yönelik oluşturulan mekanizmalar ise konuyu tüm yönleriyle ele alan bir ciddiyetten oldukça uzak bir şekilde işletiliyor. Kanun tasarısından anlıyoruz ki bu teklif aslında sera gazı emisyonlarının ticaretini düzenliyor, kirlilik alınıp satılabilen bir meta gibi gibi düşünülüyor. Örneğin, bu emisyonların ana kaynağı olan kömürün yerini ne zaman, neye, nasıl bırakacağı taslakta belirsiz. Öte yandan, Türkiye’nin emisyonlarını artıracak kömür projeleri ise hâlâ tasarlanmaya devam ediliyor. Bugün, Aliağa’dan, Afşin-Elbistan’dan, Kazdağları’ndan, Muğla’dan ise “kömürle yaşayamıyoruz” diyen halkın sesi yükseliyor. Baştan aşağı tüm sistemleriyle adil bir dönüşüm gerektiren bu süreç, yalnızca şirketlerin çıkarlarına odaklanırken, toplumsal faydanın, işçi ve kadın haklarının ve doğanın bütüncül olarak korunmasına yönelik politikalar barındırmıyor. Bilim ve tekniğin halkın ve tüm canlıların yararına kullanılması bir politikadır. Bu bakış açısından uzaklaşarak yapılan yasal düzenlemelerin hiçbirinin sivil toplum ve bilim insanları açısından bir tutarlılığı yoktur.”  İmzacı Kurumlar: 2017 Bodrum Yurttaş İnisiyatifi 29 Ekim Kadınları Derneği Kuşadası Şubesi Anadolu Müzik Kültürleri Derneği Altınoluk Kadın Dayanışması Antalya Gıda Topluluğu Ata Tohum Takas Derneği Ayvalık Kadın İnsiyatifi Ayvalık Koruma Girişimi Ayvalık Tabiat Derneği Ayvalık Tabiat Platformu Bakırtepe Çevre Platformu Balıkesir Çevre Platformu Bergama Çevre Platformu Bodrum Çevre ve Ekoloji Platformu Bodrum Kadın Dayanışma Derneği  Burak Özgüner Hayvan Hakları Çalışma Merkezi Burhaniye Çevre Platformu Büyük Menderes İnisiyatifi  Çanakkale Çevre ve Doğa Dernekleri Federasyonu Çeşme Yarımada Çevre Derneği  Dalyan Turizm, Kültür ve Çevre Koruma Derneği Datça Çevre ve Turizm Derneği Datça Demokrasi Platformu Deniz Yıldızı Kadın Dayanışma Derneği Didim Çevre Platformu Doğa Derneği Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği (DOĞADER) Doğanın Çocukları Dünya Mirası Adalar Edremit Çevre Sağlığı Doğayı Koruma Sosyal Yardımlaşma Derneği Ege Çevre ve Kültür Derneği Ege Çevre ve Kültür Platformu Ekoloji Birliği Ekoloji Birliği Kadın Meclisi Ekoloji Politik Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği  Elbistan-Afşin Hayatı ve Doğayı Koruma Platformu Emekli Meclisleri Sendikası Çanakkale Şubesi Erciş Süphan Dağcılık, Doğa ve Ekoloji Derneği Eskişehir Okulu Dayanışma ve Araştırma Derneği Gaziantep Özgür Düşünce Derneği Gökçeyazı Türkmen Dağı Çevre Koruma ve Dayanışma Derneği Gökova Ekolojik Yaşam Derneği Güney Marmara Dayanışması Güzelbahçe Çevre ve Kültür Derneği Güllük Körfezi Koruma Platformu Gülpınar Sürdürülebilir Yaşam Derneği Hewsel Koruma Platformu İklim Adaleti Koalisyonu İklim Öncüleri İkizdere Çevre Derneği İzmir Yeşil Gelecek Derneği Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Kazdağları Ekoloji Platformu Kazdağları Kardeşliği Kazdağlı Kadınlar Kazma Bırak Kampanyası Kent Politikaları Derneği Kırşehir Maden Karşıtı Kadınlar Kocaeli Sürdürülebilir Çevre ve Canlı Hayatı Koruma Derneği Körfez Bağımsız Kadın Dayanışması Körfez Gezgin Kadınlar Köyceğiz Canları Yeryüzüne Adalet Derneği Kuşadası Caferli Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği Kuşadası Çevre Platformu Kuşadası Kadın Platformu Kuşadası Kent Dayanışması Kuşadası Veli Der Malatya Çevre Platformu Marmara Ereğlisi Çevre Gönüllüleri Mezopotamya Ekoloji Hareketi Muğla Çevre Platformu Muğla Su İnisiyatifi Munzur Koruma Kurulu ODTÜ BİZ Öğrenci Veli Derneği Sandras'ı Koruma Platformu Sınır Tanımayan Çocuklar Sinop Çevre Dostları Derneği Sinop Nükleer Karşıtı Platform Söke Çevre Platformu Şanlıurfa Ekoloji İnisiyatifi Tüketiciyi Koruma Derneği Türkiye Tanıtım Araştırma Demokrasi ve Laik Oluşum Vakfı Validebağ Savunması  Van Çevre ve Tarihi Eserleri Koruma Araştırma ve    Geliştirme Derneği Van Ekoloji Derneği Yaşam Bellek Özgürlük Derneği Yeni Foça Forum Yeryüzü Ekoloji Kolektifi Yeryüzü Derneği Zilan Ekoloji Platformu

İklim değişikliğiyle mücadelede genel ilkeler belirlendi: Peki şimdi neler yapılacak? Haber

İklim değişikliğiyle mücadelede genel ilkeler belirlendi: Peki şimdi neler yapılacak?

Geçen hafta TBMM Başkanlığı’na sunulan Türkiye’nin ilk “İklim Kanunu” teklifi ile iklim değişikliğiyle mücadelede genel ilkeler belirlendi. Sosyal medya hesabından kanun teklifinin içeriğine ilişkin paylaşım yapan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, “Türkiye’nin ‘İlk İklim Kanunu’ iklim değişikliği ile mücadelemize yeni bir soluk getirecek” dedi. Teklife göre, eşitlik, iklim adaleti, ihtiyatlılık, katılım, entegrasyon, sürdürülebilirlik, şeffaflık, adil geçiş ve ilerleme yaklaşımları esas alınacak. Kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişiler, kamu yararı gözetilerek alınacak tedbirlere ve düzenlemelere süresinde uymakla ve bunları uygulamakla yükümlü olacak. Teklif ile ekonominin iklim bazlı olumsuz sonuçlara dirençli hale getirilmesi sağlanacak. Sektörlerin uluslararası rekabet gücünün artırılması için daha temiz ve daha verimli bir üretim süreci yasal güvenceye alınacak. Kanun teklifi yalnızca sanayi sektörlerini değil; şehirleri, tarımı, hayvancılığı ve yeşil alanları da koruyan bir yaklaşımla hazırlandı. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAŞKANLIĞI’NIN SORUMLULUKLARI Teklifte İklim Değişikliği Başkanlığı’nın görev ve sorumlulukları netleştirildi. Kurumlar arası koordinasyon, faaliyetler ve standartlar başkanlıkça belirlenecek. Başkanlık, sera gazı emisyonlarının azaltımı ve iklim değişikliğine uyum faaliyetlerine ilişkin ilerlemeleri izleyecek. Karbon fiyatlandırmasına ilişkin piyasaya dayalı mekanizmaları düzenlemek de Başkanlığın yetkisinde olacak. Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), Başkanlık tarafından kurulacak ve bu kapsamda tahsisatların dağıtımı yapılacak. ULUSAL VE YEREL EYLEM PLANLARI HAZIRLANACAK Ulusal Katkı Beyanı, net sıfır emisyon hedefi ile İklim Değişikliği Başkanlığı’nın yayımladığı strateji ve eylem planları doğrultusunda sera gazı emisyonları azaltılacak. Strateji ve eylem planları dönemsel olarak ulusal ölçekte hazırlanacak, uygulanacak ve uygulanması izlenecek. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İL KOORDİNASYON KURULLARI KURULACAK Her ilde vali başkanlığında, ilgili kurum ve kuruluşların temsilcileri ile yerel yönetimlerin temsilcilerinden oluşan İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu kurulacak. Kurulun çalışma usul ve esasları Bakanlıkça belirlenecek. Yerel İklim Değişikliği Eylem Planları, en geç 31 Aralık 2027 tarihine kadar hazırlanacak. Bakanlık bu süreyi bir yıla kadar uzatabilecek. YEREL PLANLAR VALİ BAŞKANLIĞINDA HAZIRLANACAK Yerel iklim değişikliği eylem planları; sera gazı emisyonlarının azaltımı ve iklim değişikliğine uyum amacıyla her ilin bütüncül bir planı olacak şekilde vali koordinasyonunda; büyükşehirlerde büyükşehir belediyesi, diğer illerde il belediyesi ve il özel idaresi, ilgili kurum ve kuruluşların katılımıyla hazırlanacak veya hazırlatılacak. Karara bağlanmak üzere İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu’na sunulacak. Sektörel etkilenebilirlik ve risk analizleri; strateji ve eylem planlarına esas teşkil etmek üzere iklim modelleri kullanılarak dönemsel olarak Başkanlık tarafından hazırlanacak ve güncellenecek. TÜRKİYE YEŞİL TAKSONOMİSİ KURULACAK İklim Değişikliği Başkanlığı, ulusal, sektörel ve tematik raporlar hazırlayacak. Finansal kaynakları yönlendirmeyi kolaylaştırmak üzere iklim değişikliği teşvik mekanizmaları geliştirecek ve Türkiye Yeşil Taksonomisi’ni kurup yürütecek. Döngüsel ekonomi hedefleri ve sıfır atık uygulamaları çerçevesinde ürünlerin yeniden kullanımı, atıkların yan ürün, alternatif ham madde olarak kullanılması ve geri dönüşüm, geri kazanım ile elde edilen ürünlerin zorunlu kullanım oranları belirlenecek. SINIRDA KARBON DÜZENLEME MEKANİZMASI Türkiye Gümrük Bölgesinde ithal edilen malların gömülü sera gazı emisyonlarını ele almak için Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) kurulabilecek. SKDM'ye ilişkin raporlama, kapsam, içerik, usul ve esaslar ilgili bakanlıklarla koordineli olarak Ticaret Bakanlığı tarafından belirlenecek. TEMİZ TEKNOLOJİNİN KULLANIMI YAYGINLAŞTIRILACAK İlgili kurum ve kuruluşlarca hazırlanan planlama ve uygulama araçlarında teknolojik öz yeterlilik kapasitesinin artırılması öncelikli hedef olarak belirlenerek temiz teknolojilerin geliştirilmesi ve kullanımının yaygınlaştırılması esas olacak. Başkanlık; karbon yakalama ve depolama teknolojileri, hidrojen teknolojisi gibi iklim değişikliği ile mücadeleye yönelik yeni teknolojik gelişmelerin takibi ile bu alanlardaki projelerin geliştirilmesi için ilgili kurumlarla işbirliği yapmaya, kurumların bu alanlarda çalışmalar yapmasını yönlendirmeye ve ilgili kurumlarla koordinasyon yapmaya yetkili olacak. Başkanlığa bağlı ilgili kurumlarla koordineli olarak enstitüler ile araştırma ve uygulama merkezleri kurulabilecek. OKUL MÜFREDATLARINA İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE YEŞİL DÖNÜŞÜM EKLENECEK Kamuoyu farkındalığının artırılması ve toplumun iklim değişikliğinin etkileri konusunda duyarlı hale getirilmesi için eğitim ve bilinçlendirme programları düzenlenecek.  Tüm eğitim düzeylerinde müfredat ve öğretim programlarının güncellenmesi ve yeşil iş gücünün yetiştirilmesi için gerekli çalışmalar ilgili bakanlıklarla koordineli olarak Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu’nca yapılacak. Uygulamaların usul ve esasları, Bakanlık görüşü alınarak kamu kurum ve kuruluşları tarafından belirlenecek. AFETLERE KARŞI ERKEN UYARI SİSTEMLERİ VE GIDA GÜVENLİĞİ İklim değişikliğine dirençli ürün deseni ile gıda güvenliğinin sağlanması için doğal kaynakların, ekosistemlerin ve biyolojik çeşitliliğin koruma kullanma dengesini gözetecek doğa temelli çözümler ile iklim değişikliğine dirençli uygulamalar yaygınlaştırılacak. İklim değişikliğine bağlı afetlerin neden olduğu kayıp ve zararların azaltılması amacıyla risk değerlendirme, izleme, bilgilendirme ve erken uyarı sistemleri; bütünleşik afet yönetimi esas alınarak geliştirilecek. SU YÖNETİMİ VE ARAZİ TAHRİBATININ DENGELENMESİ SAĞLANACAK Net sıfır emisyon hedefinin sağlanmasına yönelik emisyonların dengelenmesi için orman, tarım, mera ve sulak alanlarda karbon yutağı kayıplarını engellemek üzere ilgili kurum ve kuruluşlar tedbirler alacak. İklim değişikliğinin etkilerine karşı su kaynaklarının etkin yönetimi sağlanacak. Denizel ve karasal korunan alanların niteliği ve oranı yükseltilecek. EYLEM PLANLARI, 31 ARALIK 2027'YE KADAR HAZIRLANACAK. Kanun teklifinde belirtilen uygulama ve planlama araçlarına ilişkin hazırlama ve uyarlama yükümlülükleri ilgili kurum ve kuruluşlarca en geç 31 Aralık 2027 tarihine kadar yerine getirilecek. Cumhurbaşkanı, bu süreyi bir yıla kadar uzatmaya yetkili olacak.

Sürdürülebilir gelecek için iklim değişikliğiyle mücadele önemli Haber

Sürdürülebilir gelecek için iklim değişikliğiyle mücadele önemli

AB ve Türkiye tarafından finanse edilen "Türkiye'de İklim Değişikliğine Uyum Eyleminin Güçlendirilmesi Projesi" kapsamında konferans düzenlendi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının yararlanıcısı olduğu, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından yürütülen projenin farkındalık artırma toplantısı, "İklim Değişikliğinin Sağlık Etkilerine Karşı Toplumsal ve Sektörel Halk Sağlığı Yanıtını Güçlendirme Konferansı" İstanbul’da gerçekleştirildi.  İklim değişikliğinin sağlık sistemleri üzerindeki etkilerinin ele alındığı konferansta, sağlık sektörü ve ilgili paydaşların farkındalığını artırmak, sağlık sistemlerini iklim değişikliği tehditlerine karşı daha dirençli hale getirmek için uygulanabilir çözüm önerileri konuşuldu. Konferansın açılışına katılan İklim Değişikliği Başkan Yardımcısı Orhan Solak, iklim değişikliğinin çağın en önemli küresel sorunlarından biri olduğunu belirterek, ülkede ve dünyada iklim değişikliğine bağlı artan afetlerle karşılaşıldığını anlattı. Son yıllarda hem sıcaklıkta hem de iklim parametrelerinde rekorların kırıldığı yılların yaşandığına dikkati çeken Solak, "Dünya Meteoroloji Örgütü'ne göre, 2024 yılı tarihteki en sıcak yıl olarak kaydedildi. Dünya genelinde sıcaklıklar sanayi öncesi döneme göre 1,55 derece daha fazla gerçekleşti. Aynı zamanda 2024 bir buçuk derecenin aşıldığı ilk yıl oldu. 2015-2024 yılları arasındaki 10 yılın her biri de tarihteki en sıcak on yıldan biri oldu." diye konuştu. Türkiye'nin iklim değişikliğinin etkilerinin en yoğun hissedildiği bölgelerden biri olan Akdeniz İklim Havzasında yer aldığını vurgulayarak, "Sıcaklık artışı Akdeniz Havzası'nda iki dereceye yakın gerçekleşti. Aynı zamanda Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre 2024 yılı, Türkiye için de 1971'den bu yana en sıcak yıl oldu. Bu sıcaklık artışı tüm iklim sistemini etkiliyor. Su kaynaklarının azalması, kuraklık, tarımsal verim kaybı, deniz seviyelerin yükselmesi ve orman yangınları gibi ciddi sonuçlara yol açmaktadır. 2014-2023 yılları arasındaki 10 yılda iklim değişikliği kaynaklı afetlerin neden olduğu küresel maliyet 2 trilyon doları aştı. Ayrıca bu sadece finansal maliyet, çevresel ve sosyal maliyetler birleştirildiği zaman bu rakam aslında çok daha fazla." dedi. İklim değişikliğiyle ilgili hem dünyada hem ülkede yaşanan afetler ve felaketlerin iklim değişikliğiyle mücadelede kararlı ve hassas politikalar gerektirdiğini göstermekte olduğuna işaret eden Solak, sözlerine şöyle devam etti: “Sürdürülebilir bir gelecek için iklim değişikliğiyle mücadeleyi gündemimizin ön sıralarına almamız gerekmektedir” Sürdürülebilir bir gelecek planlamak için iklim değişikliğiyle mücadeleyi gündemimizin ön sıralarına almamız ve iklim değişikliğine uyum çalışmalarına öncelik vermemiz gerekmektedir. İklim değişikliğine yol açan kuraklık, sel, yangınlar ve aşırı sıcaklık dalgaları toplumların yaşam koşullarını zorlaştırmakta sağlık sistemlerini de baskı altında bırakmaktadır. İklim değişikliği yalnızca çevresel bir mesele değildir. Toplum sağlığına doğrudan bir ciddi etkileri olan çok yönlü bir krizdir. İklim değişikliği bulaşıcı hastalıklar, solunum yolu rahatsızlıkları, su kaynaklı enfeksiyonlar ve besin güvenliği gibi birçok sağlık tehdidini de beraberinde getirmektedir. Ve ne yazık ki orta ve uzun vadedeki projeksiyonlar, bu etkilerin sıklık ve şiddetinin artarak devam edeceğini göstermektedir. “Başkanlık olarak İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi ve Eylem Planı hazırladık” Başkanlık olarak İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi ve Eylem Planı hazırladık. Uyum eylem planı kapsamında on bir sektöre öncelikler verildi. Her sektörde etkilenebilirlik ve risk analizi çalışması gerçekleştirildi. Bu sektörler kent, su kaynakları, halk sağlığı, tarım, balıkçılık ve hayvancılık, biyolojik çeşitlilik eko-sistem hizmetleri, enerji, sanayi, ulaşım ve iletişim, turizm, kültürel miras, sosyal kalkınma ve afet risk yönetimi. Bahsettiğim stratejide önemli sektörlerden biri de halk sağlığı. Halk sağlığı sektöründe iki stratejik hedef belirlendi. İlk strateji sağlık alanında iklim değişikliğiyle ilgili kanıta dayalı analiz, değerlendirme ve bildirim altyapısını güçlendirilmesiyle ARGE çalışmaların artırılması. İkinci dış strateji ise ulusal ve yerel düzeyde tüm kurum ve kuruluşlarda iklim değişikliğini, sağlık bakış açısına yönelik kapasite, iş birliği ile farkındalığın güçlendirilmesi. "İklim Değişikliğinin, Sağlık ve Sektörel Etkileri", "İklim Değişikliğine Sağlıkta Uyum", “Bulaşıcı Hastalıklar, Çevre Sağlığı ve İklim Değişikliği", "Yerel İklim Değişikliği ve Sağlık Eylem Planı Hazırlama" gibi başlıklar halinde panellerin de düzenlendiği konferansa, İklim Değişikliği Başkan Yardımcısı Solak’ın yanı sıra BM Kalkınma Programı Türkiye Ofisi Proje Yöneticisi Gizem Bal, Türkiye Bilimler Akademisi Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker, Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürü Doç. Dr. Muhammed Atak alanında uzman panelistler ve çok sayıda davetli katıldı.

Sürdürülebilir Gelecek: İklim, Su, Tarım kongresi Antalya’da düzenlendi Haber

Sürdürülebilir Gelecek: İklim, Su, Tarım kongresi Antalya’da düzenlendi

İklim Değişikliği Başkan Yardımcısı Orhan Solak, Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu tarafından düzenlenen 19. Uluslararası Kongre kapsamında “Sürdürülebilir Gelecek: İklim, Su, Tarım” oturumuna konuşmacı olarak katıldı. Antalya’da düzenlenen kongrede konuşan Başkan Yardımcısı Solak, iklim değişikliğinin su kaynaklarını, tarım alanlarını, mahsul verimini ve hayvancılığı etkileyeceğini, ayrıca kuraklık ve diğer aşırı iklim olaylarındaki artış ile rekoltede azalmaya neden olarak gıda güvencesini tehdit edebileceğini belirterek,  İklim Değişikliği Başkanlığının bu noktada gıda israfının önlenmesi, sulama yönetimi ve suyun verimli kullanılmasına yönelik tedbirlerin geliştirilmesi, kapalı basınçlı sulama sistemlerin yaygınlaştırılması, sulama randımanının artırılması, havzanın su varlığına uygun ve kuraklığa dayanıklı ürün deseni belirlenmesi, tarımdan dönen suların yeniden kullanılması gibi tedbirlerin alındığını ifade etti.  Dünyada sektörel su kullanımının başında yaklaşık yüzde 70 ile tarımın geldiğini belirten Başkan Yardımcısı Solak, konuşmasında, “Türkiye’de su yüzde 77’lik oranla en fazla tarım sektöründe kullanılmaktadır. Tarımda kullanılan suyun yaklaşık yüzde 76’sı yerüstü suyu, yüzde 24’ü yeraltı suyundan sağlanmaktadır. DSİ verilerine bakıldığında sulamaların yaklaşık yüzde 60’ında yüzey sulama yöntemleri kullanılmakta olup, burada su kaybı yüzde 35 ile yüzde 60 arasındadır. Bununla birlikte sulama randımanı yüzde 51 seviyesinde seyretmektedir.” ifadelerini kullandı. Çeşitli kurum ve kuruluşların katılımıyla gerçekleştirilen kongre, soru-cevap bölümünün ardından tamamlandı.

Türkiye küresel iklim değişikliğinin etkileri açısından risk grubunda Haber

Türkiye küresel iklim değişikliğinin etkileri açısından risk grubunda

Ankara Üniversitesi, Türkiye Çevre Eğitim Vakfı ve Su Enstitüsü tarafından Antalya’da ‘Sürdürülebilir Çevre Eğitimi Kongresi’ düzenlendi. Çok sayıda paydaş kuruluşun katılımıyla gerçekleştirilen kongrede açış konuşmasını İklim Değişikliği Başkan Yardımcısı Orhan Solak yaptı. İklim değişikliğinin dünyada ve ülkemizde etkilerini gösterdiğini belirten Başkan Yardımcısı Solak, Dünya Meteoroloji Örgütü verilerine göre 2024 yılının sanayi öncesi döneme kıyasla 1,55 °C daha sıcak olduğunu ve bugüne kadar kaydedilen en sıcak yıl olduğunu vurguladı. Başkan Yardımcısı Solak konuşmasında, “2024 yılı küresel ortalama sıcaklığın sanayi öncesi dönemin 1,5 °C üzerine çıktığı ilk yıl olmuştur. Ülkemizin içinde bulunduğu Akdeniz Havzası iklim değişikliğinin etkilerinin en yoğun hissedildiği bölgeler arasında yer almaktadır. Akdeniz Havzası’nda 21. yüzyılın sonuna gelindiğinde dünya geneline kıyasla 2-3 kat daha uzun süren kuraklıkların yaşanacağı öngörülmektedir. Yapılan bilimsel çalışmalar, ülkemizin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü’nün 2070 yılına gelindiğinde tamamen kuruyabileceğini göstermektedir. Bu bağlamda Türkiye, küresel iklim değişikliğinin potansiyel etkileri açısından risk grubundaki ülkeler arasında yer almaktadır.” ifadelerini kullandı. Konuşmasına, Birleşmiş Milletler 2023 ‘Dünya Su Raporu’na göre dünya nüfusunun yüzde 40’ının su kıtlığı riski altında olduğunu ve bu oranın 2050 yılına kadar yüzde 50’ye yükselmesinin beklendiğini belirterek devam eden Başkan Yardımcısı Solak, kentleşme, nüfus artışı ve su kirliliğinin de su kıtlığını derinleştiren önemli sorunlar olduğunu ifade etti. İklim Değişikliği Başkanlığı tarafından hazırlanan 2024-2030 İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi ve Eylem Planı ile su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir yönetimi için gerekli hedef ve eylemlerin belirlendiğini ifade eden Solak, konuşmasının sonunda, iklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki etkileri göz önüne alındığında çevre eğitiminin disiplinli ve uygulamalı bir yapıya sahip olması gerektiğini ve bu kapsamda üniversitelerin Ar-Ge ve su kalitesi izleme ve tahmin sistemleri için yapay zekâ ve büyük veri analitiği projeleri alanlarında iş birliği yapabileceklerini, TÜBİTAK, Avrupa Birliği fonları ve diğer uluslararası destek mekanizmalarıyla da akademik çalışmaların desteklenebileceğini belirtti. İklim Değişikliği Başkanlığı yöneticileri, uzmanlar, çeşitli kurum ve kuruluşların katıldığı kongre, soru-cevap bölümünün ardından tamamlandı.

Şehir peyzajlarına Bakanlık standardı geliyor Haber

Şehir peyzajlarına Bakanlık standardı geliyor

“Kent Peyzajında Kullanılabilecek Doğal Bitki Rehberi Projesi”ni Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına bağlı Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü hazırlıyor. Proje kapsamında, Türkiye'nin dört bir yanındaki yerel bitki örtüleri inceleniyor. İklim ve ekolojik özelliklere göre illerin bitki varlığı kayıt altına alınıyor. İÇ ANADOLU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU’NUN REHBERİ HAZIR İlk etapta, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki illere yönelik "Kent Peyzajında Kullanılabilecek Doğal Bitki Rehberi" hazırlandı. Bu yıl içinde kalan 5 coğrafi bölgenin rehberlerinin tamamlanması planlanıyor. İlk aşamada belediyelerin kullanımına sunulacak rehber sayesinde her ilin egzotik bitkiler yerine kendi iklimine uygun bitkilerle yeşillendirilmesi sağlanacak. BAKAN KURUM: ÇOK DETAYLI BİR ÇALIŞMA Konuyla ilgili sosyal medya hesabından paylaşım yapan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, “Çok detaylı bir çalışmayla 81 ilimizin bitki rehberini hazırlıyoruz. Cennet ülkemizin dört bir yanındaki yerel bitki örtülerini iklim ve ekolojik özelliklerine göre kayıt altına alacağız. Böylece Türkiye’nin doğal bitki örtüsüne göre yeşillendirmesi için çok önemli bir adım atmış olacağız” ifadelerini kullandı. EGZOTİK BİTKİLER YERİNE DOĞAL TÜRLER TEŞVİK EDİLECEK Rehber sayesinde 12 binin üzerinde bitki taksonuna ve 3 binden fazla endemik bitki türüne sahip olan Türkiye’nin doğal bitki örtüsüne göre yeşillendirmesi için önemli bir adım atılmış olacak. Çalışmayla kent peyzajı uygulamalarında şehirlerin iklim yapısına uymayan, maliyeti artırıp sürdürülebilirlik sağlamayan egzotik bitki türlerinin yerine, iklime ve doğal bitki türüne uygun yeşillendirme çalışmalarının hayata geçirilmesi planlanıyor. KENTSEL PEYZAJA YÖRESEL STANDART Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürü Kasım Yenigün, Türkiye'nin 81 ilinde doğal bitkilerin kentsel peyzajda nasıl kullanılabileceğine dair detaylı bilgiler sunulduğu rehberle, iklim değişikliği, çölleşme ve erozyonla mücadele kapsamında önemli bir adımın atılacağını belirtti. Yenigün şöyle konuştu: Ağaçlandırma yaparken hem kırsal alanlarda ciddi ağaçlandırmalar yapıyoruz. Ama bir yandan da şehirlerimizde önemli peyzaj uygulamaları gerçekleştiriyoruz. Yapılan bu peyzaj uygulamalarının sürdürülebilirliğini sağlamak bu ekilen dikilen bitkilerin uzun ömürlü olmasını sağlamak ve aynı zamanda iklim uyumlu, kurakçıl, az su tüketen ve dayanıklı bitkiler olmasını arzuluyoruz. Rehber sayesinde artık bir yerde siz bir kent peyzajı, şehir peyzajı yapmak istediğinizde dışarıdan o bölgeye uyum sağlamayan bitkiler seçmiyorsunuz. O yörenin iklimine uygun kalıcı bitkileri seçiyorsunuz. Hazırladığımız rehberin sonundaki kare kodu okutunca o bölgede kullanacağınız bütün bitkilerin listeleri veriliyor. Onları kullandığınız zaman da arzu ettiğimiz hem toprağın korunmasını hem de şehir bitkileriyle nitelikli bir peyzaj gerçekleştirmiş oluyorsunuz.

Türkiye'nin İklim Eyleminde Güçlü Adımlar Haber

Türkiye'nin İklim Eyleminde Güçlü Adımlar

WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), TÜSİAD ve UN Global Compact Türkiye'nin işbirliğiyle hayata geçirilen İklim Eylemi ve Ötesi Platformu'nun (TRAction) kamu kurumlarıyla istişare toplantısı, TÜSİAD Ankara Temsilciliği'nde gerçekleştirildi. Toplantı, kamu kurumlarının temsilcilerini ve TRAction üyelerini bilim temelli hedefler hakkında bilgilendirmek, kamu ile iş dünyası arasında Türkiye'de bu hedeflerin benimsenmesi ve yaygınlaşması için gerekli unsurların ele alınacağı işbirliği ortamının temelini atmak, Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın önemini ve Mutabakatın bilim temelli hedeflerle (science-based targets) nasıl örtüştüğünü vurgulamak amaçlarııyla organize edildi. Etkinlik, aynı zamanda özel sektörde emisyon azaltımını hızlandırma ve net sıfır uyumunu kolaylaştırma potansiyeline sahip yaklaşımlar hakkında derinlemesine bir istişare imkanı sağladı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, İklim Değişikliği Başkan Yardımcısı Dr. Tuğba Dinçbaş'ın açılış konuşması ile başlayan toplantıda uzmanlar, bilim temelli hedeflerin yaygınlaştırılması, Avrupa Yeşil Mutabakatı ile uyum sağlama yolunda atılacak adımlar ve iş dünyasının iklim hedeflerine nasıl katkı sağlayabileceği üzerine sunumlar gerçekleştirdi. Science Based Targets Initiative Avrupa Bölge Lideri Kim Schoppink'in, bilim temelli hedeflerin metodolojisini ve Avrupa Yeşil Mutabakatı ile ilişkisini aktarmasının ardından, WWF İklim ve İş Dünyası Ağı Küresel Lideri Seán Mallon Avrupa'daki uygulamalara ve şirketlerin net sıfır hedeflerine katkılarına yönelik deneyimlerini paylaştı. Kamu Gözetim ve Muhasebe Standartları Kurumu Sürdürülebilirlik Standartları Daire Başkanı Gülşah Günay, Türkiye'de sürdürülebilirlik raporlama standartları ve AB uyum sürecindeki gelişmeler hakkında bilgi sundu. WWF-Türkiye İklim ve Enerji Programı Müdürü Tanyeli B. Sabuncu  konuşmasında “İklim kriziyle mücadelede ölçülebilir, zamana bağlı ve eyleme geçirilmesi mümkün hedefler belirlemeye yönelik bir çerçeve sunan Bilim Temelli Hedefler metodolojisi'nin yaygınlaşması ve yeşil dönüşüme yönelik kapsamlı bir yol haritası niteliğindeki AB Yeşil Mutabakatı'na uyum ülkemizde iklim eyleminin hızlanması kritik bir role sahip. Bu bağlamda düzenleyici ortamın gelişimi için sivil toplum, iş dünyası ve kamu diyaloğunun güçlenmesini son derece önemli görüyoruz. TRAction tam da bu amaçla bir araya geldi.” sözlerine yer verdi. İklim Değişikliği Başkan Yardımcısı Dr. Tuğba Dinçbaş; 2024 yılının kayıtlara geçen en sıcak yıl olduğuna, iklim eyleminin hiç olmadığı kadar kritik olduğuna değinerek bilim temelli hedeflerin ulusal ve uluslararası iklim hedeflerine ulaşmada önemini vurguladı. Dinçbaş, İklim Değişikliği Başkanlığınca Türkiye'nin iklim politikalarını geliştirmek, gelecekteki kırılganlıkları ve riskleri değerlendirmek için 3 km çözünürlükte öncü bir iklim projeksiyonu yapılmakta olduğunu, bu çalışmayla birlikte Türkiye'deki tüm şirketler için bilim temelli hedeflerin çok daha kritik hale geleceğini söyledi.  Konuşmasında “İklim eyleminde ülkemizin 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşması ve iklim değişikliğine uyum ancak kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliği ile gerçekleştirilebilecektir.” sözlerine yer verdi.  Sunumları takiben soru ve cevaplar ile devam eden toplantı katılımcılarla gerçekleştirilen istişare oturumu  ile tamamlandı. İstişarede, Türkiye'de bilim temelli hedeflerin yaygınlaşması için gerekli koşullar ve Avrupa Yeşil Mutabakatı ile Türkiye'nin 2053 net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda iş dünyası, sivil toplum ve kamu arasındaki işbirliğinin nasıl güçlendirilebileceği konularına odaklanıldı. TRAction üyesi iş dünyası örgütleri ve sivil toplum kuruluşları ile birlikte Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Kamu Gözetim Kurumu, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkililerinin de katıldığı toplantıda kamu, iş dünyası ve sivil toplum arasındaki işbirliğini güçlendirmeye yönelik adımlar atıldı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.