Hava Durumu

#Obezite

Kapsül Haber Ajansı - Obezite haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Obezite haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Araştırmalara göre Türkiye, Avrupa’nın en kilolu ülkesi! Haber

Araştırmalara göre Türkiye, Avrupa’nın en kilolu ülkesi!

Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Can Gönen, obezitenin sadece kozmetik bir sorun olmadığını, birçok ciddi hastalığa yol açarak yaşam süresini kısalttığını belirtiyor. Buna karşın günümüzde teknoloji ve tıptaki hızlı gelişmeler sayesinde obezitede kişiye özel tedavi seçenekleri ortaya çıktığını, son yıllarda kolay uygulanabilir ve etkili yöntemlerle bu ciddi hastalıktan kurtulmanın mümkün olabildiğini vurgulayan Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Can Gönen, Türkiye’de alarm veren obezitede en yeni tedavi yöntemlerini anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.  Sağlıksız beslenme alışkanlıkları ve hareketsiz (sedanter) yaşam tarzı gibi etkenlerle görülme sıklığı hızla artan obezite, vücutta tüm sistemleri olumsuz etkileyerek yaşam süresini kısaltan çok önemli bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkıyor. Günümüzde obezitenin 7’den 70’e dünya genelinde yaygınlaştığını belirten Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Can Gönen, “Normalin üzerinde yağ dokusu birikimi yaşam kalitesini bozmanın yanı sıra tüm sistemleri olumsuz etkileyerek tip 2 diyabet, hipertansiyon, kalp ve damar hastalıkları, kanser ve eklem sorunları gibi hastalıklara yakalanma riskini artırır ve beklenen yaşam süresini kısaltır. Araştırmalar; obezite sıklığının ülkemizde yüzde 30’un üzerine çıktığını ve Avrupa kıtasındaki en kilolu ülke konumuna geldiğimizi göstermektedir. Kadınlarda obezite, erkeklerden çok daha fazla görülmektedir” diyor. Obezitenin bir yaşam tercihi değil, tedavi edilmesi gereken ciddi bir hastalık olduğunun çok net bilinmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Gönen şöyle konuşuyor: “Ne yazık ki toplumun birçok kesiminde obezitenin kişinin kendi tercihi, öz bakım eksikliği veya umursamazlığından kaynaklandığı yönünde yaygın bir ön yargı vardır. Obeziteli bireyler bu nedenle okul, iş ve sosyal yaşamlarında çeşitli ayrımcılıklara maruz kalmakta ve çeşitli engellerle karşılaşmaktadırlar. Söz konusu ayrımcılık, hastalığının ifade edilişinde bile kendini göstermektedir. “Obez” ifadesi bir hastalık adı olarak değil, bir sıfat olarak kullanılmakta ve bu nedenle yargılayıcı, aşağılayıcı bir dil ortaya çıkmaktadır. Son yıllarda obezite hastalığının doğru şekilde ifade edilmesi ve obeziteli bireylerin ötekileştirilmemesi konusunda bir hassasiyet başlamıştır. “Önce insanım” sloganıyla başlayan bu girişimde “obeziteli birey”, “obeziteyle yaşayan birey”, “obezite hastası” gibi ifadelerin kullanılmasına özen gösterilmesi önemle vurgulanmaktadır.” Beden kitle indeksiniz 30 ve üzeri ise! Obezitenin tespitinde en yaygın olarak beden kitle indeksi (BKİ) hesaplaması kullanılıyor. Yetişkinlerde beden kitle indeksinin 30 ve üzeri olmasının obeziteye işaret ettiğini belirten Prof. Dr. Can Gönen “BKİ, bir kişinin kilogram cinsinden vücut ağırlığının metre cinsinden boyunun karesine (kg/m2) bölünmesiyle hesaplanır. Yetişkinlerde normal kabul edilen BKİ değeri 18,5-24,9 kg/m2 arasıdır. 25-29,9 olması kilo fazlalığına, 30 ve üzeri olması ise obeziteye işaret eder. Obezite derecesi de evre 1, evre 2 ve evre 3 olarak sınıflandırılır. Beden kitle indeksinin 40 ve üzerinde olması obezitenin evre 3 yani çok ciddi düzeyde olduğunu gösterir. Obezitesi etkin yöntemlerle tedavi edilerek istenen hedef kiloya yaklaşan kişiler ve obezitesi tedavi edilmemiş bireylerin uzun yıllar takip edildiği karşılaştırmalı çalışmalar bize kanser sıklığının ve yaşam süresinin obezite ile olan ilişkisini açıkça ortaya koymuştur. Obezite ile yaşayan kişilerde kanser sıklığı artmakta ve yaşam süresi kısalmaktadır” diyor.  Obezite tedavisi kişiye göre değişiyor! Bütün kronik hastalıklarda olduğu gibi obezitenin tedavisinde de hasta ve hekim işbirliğinin çok büyük önem taşıdığını belirten Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Can Gönen, “Tedavide amaç sadece kilo vermek değil, verilen kiloyu korumak, kilo artışına neden olan etkenlerden uzaklaşmak ve yaşam biçimini kalıcı olarak değiştirmek olmalıdır. Bir obezite hastasının bu hedefe ulaşabilmesini sağlamak için istekli, bilgili ve motivasyonu yüksek bir ekiple çalışılması çok önemlidir” diyor. Obezite tedavisinde diyet ve egzersizin uzun dönemde yüzde 5 düzeyinin üstünde istikrarlı bir başarıya ulaşamadığını, diyet ve egzersize eşlik eden etkin ilaç tedavilerinin ise başarı oranını yüzde 15-17’ye çıkardığını belirten Prof. Dr. Gönen “Ancak kilo kaybı kişinin diyet, egzersiz gibi yaşam şekli değişiklikleri uygulamasına, ilaç uyumuna, ilacın kullanım süresine göre farklılık göstermektedir” diye konuşuyor.  Kolay uygulanabilir ve etkin yöntemler öne çıkıyor! En az altı ay süreyle diyet, egzersiz ve ilaç tedavisi ile yeterli kilo veremeyen veya daha önce verdiği kiloyu muhafaza edemeyen hastalarda cerrahinin düşünülebileceğini ancak son yıllarda teknoloji ve tıptaki hızlı gelişmeler sayesinde endoskopik tedavilerin kolay uygulanabilir ve etkin yöntemler olarak öne çıktığını vurgulayan Prof. Dr. Can Gönen şu açıklamalarda bulunuyor: Obezite tedavisinde başlıca 2 endoskopik yöntem uygulamaktayız. Bunlar; endoskopik balon yerleştirilmesi ve endoskopik tüp mide oluşturulmasıdır (endoskopik sleeve gastroplasti). Endoskopik balon tedavisinde, endoskopik olarak mide içerisine balon yerleştirilmekte ve uygun hacime kadar şişirilmektedir. Konulan balon 6-12 ay sonra endoskopik olarak söndürülüp çıkartılmaktadır. İşlemler hasta uyurken yapılmaktadır. Bu yöntem ile yüzde 10-11 düzeyinde kilo kaybı sağlanmaktadır. Ancak kilo kaybı kişinin diyet, egzersiz ve yaşam şekli değişikliklerine göre farklılık göstermektedir. Endoskopik tüp mide oluşturulması ise daha yeni bir yöntemdir. Hasta uyutulup, endoskopik olarak mide içerisine dikişler konularak mide hacmi yüzde 70 küçültülmektedir. Bu yöntem ile yüzde 17-18 düzeyinde kilo kaybı sağlanmaktadır.” Hasta aynı gün taburcu edilebiliyor Endoskopik tüp mide yönteminin cerrahiye göre hastaya bir çok avantaj sağladığını vurgulayan Prof. Dr. Gönen “Kesi olmaması, olumsuz sonuçların (komplikasyon) az olması, ileride gerekirse diğer yöntemlerin (cerrahi dahil) yapılabilir olmaya devam etmesi, düzenli ilaç kullanım gerekliliğinin olmaması üstün tarafları olarak göze çarpmaktadır. Bu avantajları nedeni ile hem Avrupa hem Avrupa sağlık otoriteleri tarafından onaylanmış bir yöntemdir. Dünyada; diyet, egzersiz, yaşam tarzı değişikliklerine rağmen istenilen kilo kaybı sağlanamayan, BKİ 30 ve üzeri ya da 27 ve üzeri olup obezite ile ilişkili bir hastalığı olan (örneğin tip 2 diyabet, hipertansiyon, uyku apnesi vb) hastalar için önerilmektedir. Endoskopik tüp mide oluşturulması, daha önce cerrahi tedavi uygulanan ancak tekrar kilo alımı olan hastalarda kurtarıcı bir tedavi olarak uygulanabilmektedir” diyor.  

2030 yılında Türk kadınlarının yarısı, erkeklerin ise üçte biri obez olacak Haber

2030 yılında Türk kadınlarının yarısı, erkeklerin ise üçte biri obez olacak

Acıbadem Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı ve Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Murat Baş, obezitenin sadece bireysel yemek tercihleriyle açıklanamayacak kadar karmaşık bir sorun olduğunu belirterek, “Kentleşme, teknolojik ilerlemeler, ekonomik eşitsizlikler ve gıda endüstrisinin yapısı, tüm dünya genelinde obezite oranlarının artmasında büyük rol oynuyor. Gündelik hareketliliğin azalması, ucuz ve sağlıksız gıdalara erişim kolaylığı, obeziteyi kaçınılmaz hale getiriyor” diyor.  Çocukluk çağı obezitesi iki katından fazla arttı Prof. Dr. Murat Baş, “Son 30 yılda çocuklarda obezite oranları iki katından fazla arttı. Bu durum, gelecekte kalp hastalıkları, diyabet ve diğer kronik hastalıkların da yaygınlaşacağını gösteriyor. Sadece bireysel çözümlerle değil, toplumsal ve politikalarla müdahale edilmesi gerekiyor” diyor. Türkiye'de obezite oranları alarm veriyor Türkiye, Avrupa’da kadınlarda en yüksek, erkeklerde ise beşinci en yüksek obezite oranına sahip ülkeler arasında. 1975'te yüzde 8.6 olan obezite oranı, 2016'da yüzde 32.1'e yükseldi. Prof. Dr. Murat Baş, “1961'de Türkiye'de kişi başına düşen günlük enerji alımı 2.955 kaloriydi. Bugün bu rakam 3.925 kalorinin üzerine çıkmış durumda. Ultra işlenmiş gıdalar ve şekerli içecekler obezitenin en temel sebeplerinden biri haline geldi” şeklinde konuşuyor.  Obeziteyle mücadelede bireysel farkındalığın ötesinde sistemsel değişimlerin şart olduğunu belirten Prof. Dr. Murat Baş, “Sağlık sistemleri, obeziteyle yaşayan bireylere daha iyi hizmet sunacak şekilde geliştirilmeli. İşlenmiş gıdaların tüketimini azaltacak politikalar uygulanmalı, sağlıklı besinlere erişim kolaylaştırılmalı. Kent planlaması fiziksel aktiviteyi teşvik edecek şekilde yapılmalı, yürüyüş yolları ve yeşil alanlar artırılmalı. Ayrıca, obeziteye dair toplumsal damgalama ile mücadele edilmelidir. Obezite bireysel bir sorun değil, sistemsel bir krizdir. Bireyleri suçlamaktan öteye geçerek sağlıklı bir gelecek inşa etmeliyiz” diyerek herkesi bu konuda duyarlı olmaya çağırdı. Obeziteyi besleyen modern yaşam Günümüzde fiziksel aktivitenin azalması, sağlıksız beslenme alışkanlıklarının yaygınlaşması ve yüksek kalorili gıdaların kolay ulaşılabilir olması obezitenin temel nedenleri arasında yer alıyor. Masa başı işler, motorlu araç kullanımının artması ve dijitalleşmenin yaygınlaşması günlük hareketliliği ciddi şekilde azaltıyor. Bunun yanında, sağlıklı gıdaların yüksek maliyeti düşük gelirli bireyleri daha ucuz, işlenmiş ve yüksek kalorili gıdalara yönelttiğine dikkat çeken Prof. Dr. Murat Baş, “Fast food tüketimindeki artış, yüksek şeker ve doymuş yağ içeren işlenmiş gıdaların yaygınlaşması, gençler ve çocuklar başta olmak üzere tüm toplumu etkiliyor. Bu gıdalar vücuda fazla enerji alımına neden olarak kilo artışına yol açarken, aynı zamanda bağırsak mikrobiyotasını bozarak sindirim sağlığını da olumsuz etkiliyor. Ayrıca şekerli içeceklerin tüketimi de obeziteyi tetikleyen önemli faktörlerden biri. Türkiye’de kişi başına yıllık şekerli içecek tüketimi 160 litreye ulaşarak dünya ortalamasının neredeyse iki katına çıkmış durumda” diyor.  Obezite konusunda sıkça tartışılan bir konu da genetik yatkınlığın rolü. Bazı bireylerin genetik olarak kilo almaya daha eğilimli olabildiklerini söyleyen Prof. Dr. Murat Baş, “Ancak yapılan araştırmalar, çevresel faktörlerin genetik yatkınlığı tetiklediğini gösteriyor. Yani genetik faktörler tek başına belirleyici değil; sağlıksız bir beslenme düzeni ve hareketsiz yaşam tarzı, obezitenin esas sebepleri arasında yer alıyor. Obezite sadece bireylerin sağlığını değil, küresel ekonomiyi de tehdit eden bir halk sağlığı krizi haline geldi. OECD raporları, obezitenin sağlık harcamalarını yılda %8 oranında artırdığını ve üretkenlik kaybına neden olduğunu ortaya koyuyor” şeklinde sözlerini sürdürüyor.  Türkiye’de obezite gerçeği Prof. Dr. Murat Baş, Türkiye’nin de obezite krizinden ciddi şekilde etkilendiğine dikkat çekiyor: “1975’te %8.6 olan obezite oranı, 2016’da %32.1’e çıkarak dört katına yükseldi. Dünya Sağlık Örgütü’nün tahminlerine göre, 2030 yılına kadar Türk kadınlarının yarısı, erkeklerin ise üçte biri obez olacak. Türkiye, Avrupa’da kadınlarda en yüksek, erkeklerde ise beşinci sırada yer alıyor. Bu dramatik artış, yalnızca bireylerin yaşam kalitesini değil, sağlık sistemini ve ülke ekonomisini tehdit eden bir halk sağlığı krizine işaret ediyor. Türkiye’de her 100.000 ölümden 84’ünün obeziteyle ilişkili olduğu bildiriliyor. Bu oran, küresel ortalamanın neredeyse iki katı….”

Obeziteye karşı yürüdüler Haber

Obeziteye karşı yürüdüler

Kadıköy Belediyesi uzun yıllardır düzenli olarak gerçekleştirdiği “Sağlıklı Beslenme” seminerleriyle, Dr. Rana Beşe Sağlık Polikliniği’nde bulunan diyetisyenlik hizmetleriyle ve parklarda organize ettiği sabah sporlarıyla, sağlıklı beslenme ve hareketin önemi konularında Kadıköylüleri bilinçlendiriyor. Belediye, obezite ile mücadele konusunda toplumu bilinçlendirmek ve sağlıklı yaşamı teşvik etmek amacıyla “Farkındalık Yürüyüşü” gerçekleştirdi. 4 Mart Dünya Obezite Günü’nde Fenerbahçe Dalyan Sahili'nden başlayan yürüyüş Caddebostan Etkinlik Alanı'nda Zumba etkinliği ile sona erdi. Yürüyüşe Kadıköy Belediye Başkanı Mesut Kösedağı, eşi Nihal Kösedağı, Kadıköy Belediyesi Meclis Üyeleri, Kadıköy Belediyesi Gönüllüleri ve Kadıköylüler katıldı. Obezitenin en büyük nedenlerinden birinin hareketsiz yaşam biçimi olduğunu vurgulayan Kadıköy Belediye Başkanı Mesut Kösedağı; “Kadıköylü komşularımız ile güzel bir yürüyüş yaptık, gönül ister ki her gün yürüyelim. Çünkü Türkiye Avrupa’da Obezite’de birinci sırada. O yüzden hepimizin spor yapması, hareket etmesi ve çevremizdeki komşumuzu da ailemizi de bu konuda teşvik etmesi gerekiyor. Artık Yeni Dünya düzeninde çocuklarımız, evcil hayvanlarımız ve bizler obezite sorunuyla ciddi olarak karşı karşıyız. Teknoloji çok ilerledi birçok işimizi bilgisayar, telefon ve tablet ile oturarak yapabiliyoruz ama bu bizim hareket etme gerekliliğimizi ortadan kaldırmamalı. Obeziteyi engellemenin tek yolu doğru, sağlıklı beslenme ve hareket etme. O yüzden her fırsatta hava güzel ya da kötü diye bakmadan gerekiyorsa evimizde, gerekiyorsa bahçemizde, parklarımızda hareket etmemiz gerekiyor.  Bugün Dünya Obezite Günü, biz de Kadıköy Belediyesi olarak bu güne dikkat çekmek amacıyla farkındalık yürüyüşümüzü gerçekleştirdik.” dedi. Yürüyüş, Caddebostan Sahili’nde gerçekleşen zumba etkinliği ile sona erdi.  

Türkiye Avrupa’da obezitede ilk sırada Haber

Türkiye Avrupa’da obezitede ilk sırada

Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığı, 4 Mart Dünya Obezite Günü dolayısıyla "Sağlıkla Geleceğe Yürüyen Şehirler Paneli"ne ev sahipliği yaptı. Etkinlikte, obezitenin sağlık üzerindeki etkileri ve alınabilecek önlemler ele alındı. "Obezite, Kalp Damar Hastalıklarının En Büyük Nedenlerinden Biri" Panelde konuşan TOBB ETÜ Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Bozbaş, "Obezite, dünya genelinde hızla yayılan bir epidemi haline geldi ve halk sağlığı üzerinde ciddi tehdit oluşturuyor" dedi. Kalp ve damar hastalıklarının uzun yıllardır en yaygın ölüm sebepleri arasında yer aldığını vurgulayan Bozbaş, "Vücut kitle indeksi (VKİ) 30 kg/m²’yi aşan bireyler obez kabul edilir. Araştırmalar, kilo arttıkça ölüm oranının da yükseldiğini gösteriyor" ifadelerini kullandı. Obezitenin küresel bir sağlık krizi olduğuna dikkat çeken Bozbaş, "Son 40 yılda obezite oranı iki katına çıktı. Avrupa Kardiyoloji Derneği’nin raporuna göre Türkiye, Avrupa’da en yüksek obezite oranına sahip ülke konumunda. Ülkemizde erişkin nüfusun yüzde 32’si obez"  dedi. Çocukluk Çağı Obezitesi Alarm Veriyor Çocukluk çağında başlayan obezitenin yetişkinlikte de devam ettiğini belirten Prof. Dr. Bozbaş, özellikle 2-6 yaş arasındaki çocuklarda aşırı kilo alımının önüne geçilmesi gerektiğini vurguladı. Prof. Bozbaş, "Sağlıklı beslenme alışkanlıkları küçük yaşta kazanılmalı, aileler bu konuda daha bilinçli hareket etmeli" şeklinde konuştu. Sağlıklı Yaşam İçin Egzersiz Şart Sigara kullanımının kötü bir örnek teşkil ettiğini belirten Bozbaş, "Nasıl ki sigara içerek çocuklara olumsuz bir rol model oluyorsak, düzenli egzersiz yaparak ve ideal kilomuzu koruyarak iyi bir örnek olabiliriz" uyarısını yaptı. Obezite Önlenebilir ve Tedavi Edilebilir Obezitenin kontrol altına alınabileceğini belirten Prof. Dr. Bozbaş, "Doğru beslenme ve aktif yaşam tarzı ile çoğu zaman ilaç tedavisine bile gerek kalmadan obezite önlenebilir. Kalp sağlığımızı korumak için ideal kilomuzu korumak büyük önem taşıyor" dedi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.